Altkültür Kodlarının Doğurduğu Handikap: Afazi
Tüm hastalıkların daha hafif halleri, günlük hayatta tezahür eder. Örneğin depresyon aslında ağır bir psikolojik hastalıktır. Herkesin hayatında dönem dönem yaşadığı daralma hali depresyonun hafif bir versiyonudur. Ama psikolojik hastalıkla bir tutarak bu daralma haline depresyon demeye başladık. Hipertansiyonun hafif hali çarpıntı, reflünün hafif hali regürjitasyon (ağza mide suyu gelmesi), solunum yetmezliğinin hafif hali nefes darlığıdır. Afazinin de hafif hali günlük hayatta görülür. Afazi, beyin hasarına bağlı olarak dil yeteneklerinde gerilemenin olduğu hastalık grubudur. Beyin hasarının bölgesi ve hasarın boyutuna göre; duyduğunu anlama, okuduğunu anlama, duyduğunu tekrarlayabilme, akıcı konuşma ve anlamlı konuşma yeteneklerinin farklı kombinasyonlarda gerilemesine sebep olan hastalık grubudur.
Bir duruma hastalık diyebilmemiz için, kişinin yardım almadan hayatını idame edemeyecek halde olması gerekir. Dil yeteneği bakımından hastalık düzeyinde olmasa da bu seviyeye yakın geriliklere toplumumuzda rastlayabiliyoruz. Örneğin PISA 2015 verilerine göre, Türkiye’de 5. düzey* metinlerde okuduğunu anlama oranı %0.6 iken 6. düzey** metinlerde okuduğunu anlama oranı %0. İnanması zor ama veriler bu şekilde. Bu durum, hayatı idame ettirmeyi olanaksız kılan bir hastalık olan afaziye yakın bir haldir. Ama bu afazik durumu depresyonun, hipertansiyonun, reflünün, solunum yetmezliğinin hafif halleriyle aynı kefeye koymak olmaz. Tüm bu durumlar farklı kültürlerde kayda değer bir fark olmaksızın aynı oranda ve derecede olurken "afazinin hafif halinin" oranı ve derecesi, kültürden kültüre büyük değişkenlik gösteriyor. Burada "kültür" kavramını biraz daha derinlemesine düşünmemiz lazım. Bir insan inançlarıyla, kendini gerçekleştirdiğini düşünerek yaptığı davranışlarıyla, kendini nasıl tanımladığıyla, hedefleriyle ve hayata bakış açısıyla hangi kesimle uyum içerisindeyse o kesimin kültürüne sahip demektir.
"Kültür" kelimesi, anlamı “ekip biçmek” olan Latince “colere” kelimesinden kökenlenir. Benimsenen kültür, zihin tarlasını ekip biçer: beynin çalışma biçimini şekillendirir. İnsanın ait olduğu kültür, onun anlama, öğrenme, çıkarım yapma, mukayese etme, duygulanım gibi iradeyle ilgili zihin faaliyetlerini yönlendirir. Dolayısıyla aynı havayı soluyan, aynı milletten olan, aynı coğrafyayı paylaşan insanlar arasında bile afazi farklı derecelerde olabiliyor. Çünkü afazinin varlığını etkileyen en büyük etken kültürdür ve birbirinin kapı komşusu olan iki hemşehri bile birbirlerinden apayrı kültürlere ait olabilirler. Ama toplumumuz bu açıdan homojenlik gösterdiği için bu durumu hayal etmemiz zor; birbirinin hemşehrisi olan iki komşu genelde hayata aynı pencereden bakıyor.
Insanın sahip olduğu kültür, onun kelimelere yüklediği anlamlardan anlaşılır. Örneğin “zaman” kavramını düşünelim. Zaman bizim için yeteri kadar değerli değilse, hızla aktığını tam olarak idrak edemiyorsak zamanı yönetmekte zorlanırız. İşleri son güne bırakırız, zamanında yetiştiremeyiz ve erteleriz (Toplumumuzda bunlar biraz yaygın mı ne? ). Burada bir kavramın farkındalığına sahip olmanın ölçüsünün ne olduğunu iyi anlamak önemlidir. Bir insanın “Zaman ne kadar da çabuk geçiyor” deyip durması, zamanın hızlı aktığının farkında olduğunu kanıtlamaz. Daha önce de gevşek davrandığı için bir işi yetiştirememiş bir kişinin, tekrar aynı şekilde geç davrandığı için bir işi yetiştirememesi, arada defalarca “Zaman ne kadar da çabuk geçiyor” demiş olsa bile aslında zaman kavramını kavrayamamış olduğunu gösterir. Bu konuda sanırım toplumumuzun biraz sıkıntıları var. MediaCat Marketing Forum için Türkiye’ye gelen, Sosyal Psikoloji alanında doktora sahibi bilimi adamı ve yazar olan Gilbert Clotaire Rapaille, konuşmasında şu ifadeleri kullanıyor:
“Türkler için zaman sanki farklı şekilde ilerliyor, bir iş için belirlenen zaman sürekli aşılıyor ve erteleniyor. Japon kültüründe ise durum farklı: Japonlarla işbirliğinde süreç yavaş ilerliyor. Sanki çalışmıyorlar, doğanın tadını çıkarıyorlar gibi duruyorlar ama aslında kimseye danışmadan yapılması gerekeni kendileri yapmış oluyorlar.“
Kültür kaderimiz üzerinde bu kadar belirleyiciyse ve ait olduğumuz kültür bizden büyük bilim adamı, büyük yönetmen, büyük yazar, büyük iş adamı çıkmasını engelliyorsa o zaman yeni bir kültür edinelim. Yeni bir kültür edinip Türk'ü güvenilir, iş bilir, çalışkan ve vefalı yapan eski Türk törelerini canlandıralım. Türk'ün dünyaya hükmetmesini sağlayan kültür kodlarını tekrar çalıştıralım.
* “5. düzey: Bu düzeydeki öğrenciler, metnin içine yerleştirilmiş bilgileri belirleyebilir ve gerekli olan bilgilere karar vererek metni düzenleyebilir. Özel bilgilere dikkat çekerek eleştirel bir değerlendirme yapabilir ve hipotez kurabilir. Aşina olmadıkları bağlamları ayrıntılarıyla anlayabilirler. Beklentilerine ters düşen kavramların üstesinden gelebilir.” – M.E.B. 2015 PISA Ulusal Raporu
** “6. düzey: Bu düzeyde yer alan öğrenciler, detaylı bir şekilde benzerlikleri ve farklılıkları bulabilir ve çıkarımlarda bulunabilir. Metni ya da metinleri ayrıntılarıyla tam olarak anladığını gösterir ve birden fazla metinden elde ettiği bilgileri bir araya getirebilir. Önemli bilgilerin olduğu metnin içerisinde açıkça ifade edilmemiş kavramlarla başa çıkabilir ve soyut kavramları yorumlayabilir. Birçok kriteri ve görüşü göz önünde bulundurarak ve metnin ötesinde bir anlayış sergileyerek alışagelmiş konuların dışındaki metinler üzerinde eleştirel bir değerlendirme yapabilir ya da hipotezlere ulaşabilir. Metindeki önemsiz detayları fark edebilir ve analiz edebilir.” – M.E.B. 2015 PISA Ulusal Raporu
Mazhar F. GÜR 15.10.2017 (Proje 99)