Budama İşlemi

Mazhar F. Gür

Ham maddesi ne olursa olsun bir ürün, üretim sürecinde tabiri caizse bir budama işleminden geçer. Bir ahşap masayı düşünelim. Ağaçtan kesilen kaba odun, özel kesim makinesinden geçirilerek nizami bir şekilde inceltilir ve masa için uygun kalınlığa sahip bir ahşap elde edilir. Sonra kenarlardan fazlalıklar nizami bir şekilde kesilir ve böylece istenilen ebat ve şekil elde edilmiş olur. Yine bir plastik kap üretilirken, ilk önce eritilmiş plastik ham madde kalıp makinasına aktarılır ve kalıp makinasında hızlı soğutma işlemi uygulanır. Soğuyup sertleştiğinde o plastik madde, bir ürün olmaya yaklaşmıştır ama kalıptan çıktığında hala son şeklini alamamıştır. Kenarlarındaki fazlalık kısımlar, pürüzler giderilir ve nihayet bir plastik ürün ortaya çıkar.

Üretilen nesnelere yapılan bu “budama” işlemi, acaba soyut süreçlerde de söz konusu mu? Acaba ideolojiler, fikirler ve kuramlar da benzer budama işlemlerinden geçiyor mu? Ya da karşılaştığımız yeni bir durum hakkındaki kanaatimiz ya da yeni tanıştığımız biri hakkındaki düşüncelerimiz de aynı şekilde bir budamaya uğruyor mu?

Bizim için “yeni” olan bir nesneyle ilgili kanaatlerimiz de bu işlemden geçiyor. Mesela münzevi bir hayat sürmüş bir köylünün hayatında ilk defa bir bilgisayar gördüğü anı düşünelim. Karşılaştığı o ilk anda bilgisayarın tüm fonksiyonlarının ve hangi işleri kolaylaştırdığının ayrımına anında varabilir mi? Muhtemelen "bilgisayar" isminin çağrıştırdıklarını ve gördüğü şeyin zihninde uyandırdığı düzensiz fikirleri birleştirerek gerçekten uzak, “kaba” bir yargıya varacaktır. Ama kullanmaya başlayıp bambaşka şeyler keşfettikçe, o ilk anda aklından geçenlerin biraz komik kaçtığını fark edecektir.

Yeni tanıştığımız birinin görünüşüyle, hareketleriyle, tavırlarıyla ilk temasta bizde bıraktığı intibaya göre oluşan verileri, hafızamızdaki önceden tanıdıklarımızla ilgili benzer verilerle eşleştirerek onun hakkında kabaca bir fikir ediniriz. Zamanla kendine özgü davranış ve düşüncelerini gördükçe onun hakkındaki kanaatlerimiz, hatları daha keskin ve daha net bir biçime ulaşır.

Beyin gelişiminin aşamalarını incelediğimizde de bu yönde şeyler fark ediyoruz. Doğduğumuzda beynimizde, bir yetişkin beynin sahip olduğu sinaps sayısının çok üzerinde sinaps bağlantısı vardır. Bu sinapslar biz büyüdükçe budanır ve ihtiyaçlarımıza ve karakterimize göre şekillenecek şekilde sinaps sayısı azaltılır. Yetişkinliğe ulaşınca bize özgü bağlantılara sahip, daha stabil bir nöron ağı oluşur.

Bir örüntünün somut ve soyut birçok süreçte tekrar ettiğini gördük. Doğaya, bedene, insan ilişkilerine, beşeri sistemlere baktığımızda sürekli bazı örüntülerin tekrar ettiğini görüyoruz. Bu örüntüleri bir kılavuz gibi kullanarak benzer durumda nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı öngörebiliriz. Örüntü tanıma yeteneğimiz ne kadar gelişirse yaptığımız hata oranı da o kadar azalacak ve seçimlerimiz daha isabetli olacaktır.

Mazhar F. GÜR 19.07.2020 (Proje 99)