KRYS
KRYS insanların bilinçaltına ulaşabilen bir sistemdi. Dünya üzerindeki elliyi geçmeyen istasyonları, küredeki tüm insanların bilinçaltlarına erişebiliyordu. Konya'daki KRYS merkezinde ise tüm bu veriler toplanıyordu. İnsanların rüyalarını kaydeden bu cihazların icadından sonra rüya kavramı tamamen değişmişti. İnsanların bilinci açıkken de aslında rüya alemindeki hayatlarına devam ettikleri anlaşıldı. Çünkü bir insanın uyurken alınan kayıtlarıyla uyanıkken alınan kayıtları birbirine tamamen uyumluydu ve birbirinin devamı niteliğindeydi.
Rüyaların kayıtları sadece görüntü ve sesten ibaret değildi. Zaten kayıt dosyalarının terabayt düzeyinde boyutlara ulaşmasının sebebi de buydu. Rüyaların kayıtları, beş duyunun yanında bu duyuların dışındaki duyuları da uyaracak şekilde depolanıyordu. Karanlık maddenin evrenin kütlesinin yüzde doksanını oluşturması gibi bu hayalet data, dosyaların asıl büyük boyutunu belirleyen kısmıydı.
Devlet organizasyonu olan KRYS’nin amacı hem refah-gelişim hem de güvenlikti. İnsanların rüyalarından zeka seviyeleri, psikolojik denge durumları, duygusal profilleri ve yedikleri hasetler analiz ediliyordu. Bu verilerin toplamı da, bireyin nerede hata yaptığını, hangi yönünün eksik olduğunu gösterdiği için bireysel dolayısıyla da toplumsal gelişime; bireyin gelecekteki seçimleri hakkında isabetli fikirler verdiği için suç girişimlerini önceden tespit etmek suretiyle toplumsal güvenliğe destek oluyordu. Toplamda da küresel anlamda insanlık kazanmış oluyordu.
KRYS, “Anahtar Sembol Yakalama Sistemi” ile çalışıyordu. Yüksek işlem gücüne sahip bilgisayarlar rüyadaki sembolleri tarıyor ve ifade ettikleri şeylere göre onları sınıflandırıyordu. İntihar, cinayet, tecavüz girişimi gibi olumsuz eylemlerin yapılacağına işaret eden semboller yakalandığında, kırmızı kod bildirimi analiz ekranında beliriyordu. Derhal müdahale edilmesi gereken acil sağlık durumları da daha gerçekleşmeden mor kodla tespit ediliyordu. Mesela rüyada dolu kahve fincanının düşüp kırılması gelen bir kalp krizinin göstergesiydi.
KRYS’nin en çok zorlandığı şeyse bu hadiselerin tam olarak ne zaman olacağının tespitiydi. Rüya aleminde zamanın akışı çok farklı olduğu için günlük hayatta o olayın ne zaman olacağını kestirmek zor oluyordu. Bu konuda uzmanlaşmış bir kadro, sürekli eski vakaları inceleyerek sistemin zamanı tespit etme yeteneğini sürekli geliştirmeye çalışıyordu.
Sistem kırmızı kodlu bir rüya yakaladı. Rüyada kurak, renksiz, ağaçsız bir arazideki bir tarlada rüya sahibi hazine bulacağı düşüncesiyle kazma sallıyordu. Toprağı biraz eştikten sonra bir böbrek ortaya çıktı. Biraz daha eşti ve kocaman bir karaciğer ortaya çıktı. Biraz daha eşti ve ortasından uzun bir boynuz girip geçmiş şekilde uzun bir bağırsak ortaya çıktı. Bunlar büyükbaş bir hayvana ait organlardı.
***
Rıza'nın biraz Red Kit’i andıran uzun, zayıf ve ifadesiz yüzü, ona mekanik bir hava veriyordu. Çok zayıftı. Sanki bu haliyle bir fabrikada, derisi kemiklerine son anda, alelacele, streç film gibi gerdirilip geçirilmiş gibiydi. Yağ dokusu hiç yok gibi duruyordu ve derisi ipincecikti. Genelde kirli sakal bırakırdı. Sakalındaki kıllar rastgele serpiştirilmiş gibi farklı farklı doğrultularda beyaz suratına yayılmıştı. Konuşmayı sevmezdi. Ağzından bir nefes çıkıyorsa bir de sigara dumanı çıkıyordu. Yemek yemek aklına gelmez, ancak yapacak iş bulamayınca, can sıkıntısından yemek yerdi. Kızartma ya da fastfood tarzı şeylerle beslenirdi. Damak tadı pek iyi değildi, ne yediği belli değildi ve bu çok da umrunda değildi.
Rıza bekardı, kız kardeşiyle birlikte yatalak hasta olan babaannesinin evinde kalıyordu. Üniversite sınavını kazanamamıştı. Sık sık değiştirdiği geçici işlerle harçlığını denk getiriyordu. Şimdi de garsonluk yapıyordu. Babası yurtdışında çalışıyordu ve gelirse anca yılda bir geliyordu. Kısa sürede durup tekrar yollara karışıp kayboluyordu. Büyükannesinin bakımını tamamen kız kardeşi üstlenmiş durumdaydı.
Rıza pek fazla evde bulunmuyordu. Evde olduğunda da zamanını genelde uyuyarak geçiriyordu. Öğlen uyanıyor, mesai saati olan 16’ya kadar kafelerde oturuyor, işten çıkıp eve gelmesi ise bir buçuğu buluyordu. Rıza, mesaisi olmadığında tüm gününü kasabadaki önemsiz 3-5 kişiyle oturarak geçiriyordu. "Ulan bıktım bu yemek işinden. Hap olacak, atacaksın tamam, o günü hallettin işte.”, “Bence serçe parmak gereksiz, fazlalık. Ben serçe parmağım olmadan yaşarım şahsen. En son hangi işinde serçe parmağını kullandın Allah aşkına?!”, "Bence hayat tamamen gece akacak şekilde ayarlanmalı. Güneş kadar nefret ettiğim şey yok. Terletiyor, baş ağrısı yapıyor. Gündüzün yaptıklarımdan hiçbir şey anlamıyorum. Gece yaşayacaz abi." gibi hayata dair tuhaf, eksantrik düşünceleri olduğu için etrafındakiler tarafından hafife alınıyordu.
Rıza kafeden çıkıp ağzında sigarası ve o kambur duruşuyla sokağı yavaş yavaş adımlamaya başladı. Sokağı dönüp başını kaldırdığında karşıda yürüyüşüne aşina olduğu biri, yanında tanımadığı birisiyle ona doğru yaklaşıyordu. Dikkatli bakınca kız kardeşinin bir erkekle el ele tutuşmuş olduğunu fark etti. Kardeşiyse tehlikenin farkında olmaksızın ona doğru yaklaşmaya devam ediyordu. Rıza göğsünde yanardağ patlamış da lavlar yüz derisinin altına doğru fışkırıyormuş gibi hissediyor, burnundan çıkan sigara dumanı, alev dumanı gibi kıvrıla kıvrıla havaya yayılıyordu. Rıza'nın beyni tüm düşünceleri dondurmuş, geri döndürülemez bir hareket komutu vermişti. Adımlarını yavaş yavaş hızlandırırken bir yandan da montunun iç cebindeki çakıyı yokluyordu. Kardeşi o anda abisini fark edip olduğu yerde kalakaldı. Rıza tam koşmaya başlamıştı ki yoldan geçen biri kolunu tutup hızla dirseğini büktü. Rıza ne olduğunu anlamadan kolları kelepçelenmişti. Tok bir ses geldi: "Öngörülen cinayet girişiminiz sebebiyle KRYS Adli Birimi tarafından gözetim altına alındınız."
Mazhar F. GÜR 23.07.2019 (Proje 99)