Şekerin Kimyasal Çeşitleri ve Suçları
Karbonhidratlar; şekerleri ve parçalandığında şekere dönüşen molekülleri içeren besin grubudur. Glukoz, fruktoz ve galaktoz daha küçük parçalara bölünmeyen, yani sindirilemeyen, olduğu gibi metabolizmada kullanılan şekerlerdir. Bunlara monosakkarit denir. Bunlardan ikisini bir bağla biraraya getirirsek, bir disakkarit elde ederiz: Laktoz, maltoz ya da sükroz disakkarit çeşitleridir. Örneğin sükroz; glukoz ve fruktozun tek bağla birbirlerine bağlanmasıyla oluşur. Metabolizmada rol alabilmeleri için öncelikle aradaki bu bağın koparılması gerekir. İşte bu işleme sindirim diyoruz.
3-10 arası birbirine bağlı şeker içeren karbonhidratlara oligosakkarit, 10'dan fazla şeker içerenlere ise polisakkarit denir. Nişasta, selüloz, glukojen polisakkarit grubuna girer. Bunlar da sindirime uğrayıp tüm bağları yıkılır ve serbest hale gelen şekerler artık kullanıma hazırdır.
Selülöz hayvanlar için enerji kaynağıdır. İnsanlar bitkilerin yapısındaki selülözü sindiremez ve içerdiği şekeri enerji olarak kullanamazlar. Fakat bizim için bu bir avantaj sağlıyor. Yediğimiz bitkilerdeki selülöz, lifli yapısı sayesinde suyu ve diğer besinlerle alınan fazla şekeri çeker ve kendisiyle birlikte vücuttan atılmasını sağlar. Ayrıca su çektiği için boşaltım sürecini kolaylaştırır.
Bir besinin kan şekerini yükseltme miktarı glisemik endekstir. Besinin içerdiği şeker miktarı fazlaysa ve karbonhidrat kolayca sindiriliyorsa glisemik indeks yüksek demektir. Fast food tarzı gıdalar, gazlı içecekler ve beyaz ekmeğin glisemik indeksleri yüksektir. Sebzeler, meyveler, yumurta, peynir ve et ise en düşük glisemik indeksli besinlerdendir.
Pankreasta sentezlenen bir hormon olan insülin, vücudun şeker yönetimindeki ana araçlarındandır. Bir şey yiyip kan şekeriniz yükseldiğinde, insülin kana salgılanır. Kas ve yağ hücrelerini glukozu içeri almaları için harekete geçirir ve şekerin enerjiye dönüşümünü hızla başlatır.
İnsülin duyarlılığı, bir ünite insülinin kan şekerini düşürme derecesidir. Bir ünite insülinin kan şekerini düşürebildiği oranda insüline duyarlısınızdır. İnsülin duyarlılığının azalması, insülin direnci olarak bilinir. Pankreas hâlâ insülin göndermektedir; ama hücreler, insüline gittikçe azalan bir duyarlılık sergiler. Bu yüzden kan şekeri düşmez ve kandaki insülin artmaya devam eder. Devamlı olarak çok miktarda karbonhidrat tüketmek insülin direncine yol açabilir. Özellikle hazır gıdalarda kullanılan sükrozun yapısındaki fruktoz, insülin direncini artırır, karaciğerde yağlanmaya ve erken yaşlanmaya sebep olur. Fruktoz meyvelerde de bulunur ancak meyvelerin lifli yapısı sayesinde fruktozun bu olumsuz etkileri ortaya çıkmadan büyük bir kısmı vücuttan atılır.
İnsülin direnci, metabolik sendrom denilen ciddi bir duruma yol açar. Bu durum aşağıdakileri içeren bir dizi belirtileri kapsar:
- Artmış kan şekeri
- Artmış bel çevresi
- Yüksek tansiyon
Bu sendrom da bazı hastalıkların gelişim riskini arttırır: Kalp-damar hastalıkları ve tip 2 diyabet gibi.
Bu hastalıkların yaygınlığı da dünya çapında hızla artıyor.
Beynin duygu merkezi olan limbik sistemin bir bölgesi de ödül merkezidir. Mutluluk hormonu olan dopamin ödül merkezini uyarır ve rahatlamamızı sağlar. Alkol, sigara, uyuşturucu maddeler dopamini artırarak ödül merkezini uyarır. Bu maddeler kadar olmasa da şeker de dopamini artırır. Ancak bu sistemin çok fazla aktifleştirilmesi bir dizi istenmeyen olayı tetikleyebilir: Kontrolünü kaybetme, tekrar tekrar isteme ve şekerin tatmin edici miktarının sürekli artması gibi. Yani şekerin fazla tüketilmesi beyinde bağımlılık etkisi yaratabiliyor.
Stresliyken tatlı bir şeyler yeyip rahatladığınız olmuştur. Bu durum, glukozun stres hormonu olan kortizolü baskılamasından kaynaklanıyor. Fakat şeker, kısa vadede kortizol seviyesini azaltsa da sık sık bu yola başvurulması, dopamin üzerinden beyindeki ödül mekanizmasını uyardığı için bu iş amacından sapmaya başlayarak bağımlılık mekanizması tetiklenir ve stresin etkilerini azaltmak için gereken glukoz miktarı sürekli artar. Bir süre sonra stres hormonunun baskılanması imkansız hale gelir ve normalden fazla salgılanmaya başlar. Yani glukoz, uzun vadede kortizol seviyesini artırır. Bilin bakalım kortizolün metabolizmaya etkisi ne: Kan şekerini yükseltir. Dolayısıyla şeker gitgide daha güçlü bir stres nedeni haline gelir. Bu yüzden şeker bağımlılığı insanı depresyona götürebilir.
Sonuç olarak glisemik indeksi yüksek, yağlı gıdaları mümkün mertebe az tüketmek, öğünlere lifli gıdaları, sebzeleri eklemek, beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tüketmek veya hiç ekmek tüketmemek, stresle başa çıkma metodu olarak şekerli şeyler yemek yerine spor yapmak akıllıca olacaktır.
Mazhar F. GÜR 28.01.2020 (Proje 99)