Anladık Değil mi Gelinim?

Nizamettin Hayyam Vural

"Sürgünü çağımıza özgü bir siyasi ceza olarak kavrayabilmek için, haritası edebiyat tarafından çıkarılmış deneyim alanlarının ötesine geçmek şarttır. Joyce'u, Nabokov'u ve hatta sürgün hakkında dokunaklı şeyler yazmış olan Conrad'ı bile bir kenara koymak şarttır. Bunun yerine, adlarına BM kuruluşları yaratılmış olan sayısız kitleleri, yurtlarına dönme imkanları kalmamış, ellerinde sadece ekmek karneleri ve söz konusu kuruluşlardaki numaraları olan köylü-mültecileri düşünmek gerekir" diyor Edward Said.

Sadece sürgün için geçerli değil bu durum. Birçok şeyin hakikisini görebilmek için "romantikleştirilip sunulmuş örneklerden" sıyrılmak lazım. Ya da hakiki olanı sunileştirmemeye çalışmamız lazım. Bu da sanırım ancak yaşayarak, dokunarak mümkün olabilir.

Açık söyleyeyim, film, dizi, video izlemek, kitap okumak, müzik dinlemek -izleyicilerin, okuyucuların, dinleyicilerin çoğu için- yaşamak veya bir şeylere dokunabilmek değil. Bunlar artık çoğu kimse için çoğunlukla "tüketim malzemesi" olarak servis edilen veya amaç bu olmasa da zamanla buna dönüşen uyuşturucular haline geldi.

Yahu kaç kişi bu saydığım şeyleri yaparken hakikaten bir şeyler öğrenmek için, hayatıma bir faydası dokunsun diye yapıyor? Bunlar artık kaçış aracı haline gelmedi mi? Lafa gelince uyuşturucu kullananları, alkol tüketenleri korkaklıkla, acı gerçeklerden kaçarak kurtulacağını zannetmekle suçluyoruz.

Filmi, diziyi hiç memnun olmadığımız hayatlarımızdan bir süreliğine sıyrılıp başka bir dünyanın içinde kaybolmak için izlemiyor muyuz? Sevgiye duyduğumuz özlemi gidermek için, saçma sapan aşk kitaplarını çok satanlar listelerine sokmadık mı? Hele şu, dünyadan soyutlanmak için otobüslerde pencere kenarına oturup müzik dinlerken birisi resmimizi çekse de tipimizi bir görsek.

Hakikaten sürgün olan insan kısa şortuyla kelebek yakalarken mutlu pozlar veremez kimi kandırıyorsunuz siz diyebilelim. Ailesi tarafından huzur evine yerleştirilmiş insanların filmini izleyelim, hikayesini okuyalım ama şu huzur evine gidip o insanları da bir görelim, onları yaşayalım, onlara bir dokunalım. Ben acayip soyutlarım kardeşim diyorsanız o ayrı tabi.
Nizamettin Hayyam VURAL