Arif V 216 mı, Ready Player One mı?
*Bu yazıda, başlıkta adı geçen filmlerle ilgili, filmleri henüz izlememiş olanların filmleri izlerken "yahu neden verdin bu bilgiyi" diyerek filmin tadının kaçtığını iddia edecekleri bilgiler bulunuyor olabilir.Gönderme kelimesinin de cılkı çıktı farkındayım. Gönderme deyince aklıma hep Özcan Deniz'in bir filminde Stanley Kubrick'e selam yolladığını söylediği bir röportaj geliyor ağlayarak gülüyorum. Gönderme kelimesini ısrarla kullanarak kelimenin cılkını çıkaranlara selam yolluyorum bu arada.
Cem Yılmaz'ın Arif V 216 filmi, bir şey denenmiş ama olmamış hissi uyandırdı bizde. Peki neden? Size bu sorunun cevabını Steven Spielberg'in yönetmenliğini yaptığı, Ernest Cline'nin "aynı adlı eserinden" uyarlanan Ready Player One filmi ile Cem Yılmaz'ın Arif V 216 filmini kıyaslayarak vermeye çalışacağım. Aslında yazının başında sorduğumuz soru, ulaşmaya çalıştığımız cevabın sorusu değil. Bu sadece başlangıç sorusu. Cevap bulmaya çalışırken tahliller yapıp başka sorulara ve başka cevaplara ulaşmaya çalışacağız. Amerikalıların Ay'a gitme yolunda sordukları ilk soru onlara NASA'yı hediye etti. Bizim sorumuz bizi nereye götürecek? Stüdyoda Ay'a gitmeye çalışan astronotları kayda alırken mi bulacağız kendimizi? Bilmiyorum.
Arif V 216 filminde Zeki Müren, Barış Manço, Sadri Alışık gibi isimlere yapılan göndermeleri görüyoruz. Başka isimler de var tabi. Emel Sayın, Ajda Pekkan... İsimleri tek tek sıralamaya gerek yok. Bu filmin, arka planında konu itibariyle ekseriyetle Yeşilçam var. Bu yönüyle buram buram nostalji kokan bir film. Tabi filmde yabancı unsurlar da görmek mümkün. Wolverine karakterine yapılan gönderme de, Stanley Kubrick'in The Shining filmindeki ikiz kızlara yapılan gönderme de buna örnek olabilir. Peki filmdeki bu karakterler, göndermeler ne ifade ediyor? Yani neden oradalar? Cem Yılmaz filmin içine bunları yerleştirerek nereye varmak istedi? Eğer film sadece nostalji olsun, bazı isimleri analım diye çekilmişse nostalji de olmuş, isimler de anılmış. Ee başka? Filmi izledikten sonra bundan başka bir şey kalmıyor elimizde. Filmdeki zaman yolculuğu da geçmişe veya geleceğe gidip çay içip geri dönmek tadında.
Peki Ready Player One filminde nelerle karşılaşıyoruz? Robert Zemeckis ve filmi Back To The Future göndermeleri, The Shining filmindeki ikiz kızlar, onlarca video oyununa yapılmış göndermeler... Bunlar da bu filmin nostaljik kısımları. Burada da tek tek isimleri anmaya gerek yok. Filmde sanal gerçekliğin bilgisayar oyunları üzerinden insanların gerçeklik algısına yaptığı tahribatı görüyoruz. 2045 yılında insanlar, bir oyun içerisinde oluşturdukları avatarları üzerinden gerçek dünyada ulaşamadıkları ideallere ulaşma gayretindeler. Oyunun yaratıcısı filmin sonundaki bir sahnede "Gerçek dünyada kendimi evimde hissedemediğim için Oasis'i (Oyundaki sanal evren) yarattım. İnsanlarla nasıl iletişim kurulur bilmiyordum. Tüm hayatım boyunca korku içinde yaşadım. Ta ki hayatımın sonuna geldiğimi anlayana kadar. Sonra tabi ki korkutucu ve acı verici gerçeği fark ettim. Bu yer ayrıca doğru düzgün bir yemek yiyebileceğin tek yer. Çünkü gerçek dünya gerçektir. Ne demek istediğimi anlıyor musun?" diyor.
İnsanlar bugün de bilgisayar oyunları üzerinden yeni ve daha memnun olacakları bir hayat tasarlamaya çalışıyor. Özellikle çocuklarda ve gençlerde gördüğümüz oyun merakı, temelinde dünyada yaşadıkları hayattan uzaklaşıp sözde daha güzel bir dünya kurabilme hayalinden ileri geliyor. "(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi." (Ankebut Suresi, 64. Ayet) Bu ayete baktığımızda, insanların bilgisayar oyunlarındaki hayatlarıyla kıyasladıkları dünya hayatının tek gerçek olmadığını görüyoruz. Sanal gerçeklik dünya hayatının gerçekliğinin, dünya hayatı da ahiretin gerçekliğinin yerini tutamıyor. Peki sanal gerçekliğin gerçeğin ta kendisi olduğuna inanan bir insanın, tek gerçek olmayan dünya hayatının gerçekliğinden bile kopmuşken ahiret gerçeğini idrak edebilmesi ne kadar mümkün? Gördüğünüz gibi film bizde bazı sorular sorma ihtiyacı doğruyor.
Arif V 216 filminin tabi ki kendine göre bir mesajı vardır. Ama Ready Player One gibi bir filmle kıyasladığımızda yeterince güçlü olduğunu düşünmüyorum. İki filme ayrılan bütçelerin arasında ciddi fark var tamam. Ama mesele sadece bütçe değil. Biri bilim kurgu/aksiyon, diğeri bilim kurgu/komedi türünde evet. Yaptığımız kıyas filmlerin türünü aşan bir şey. Anlayışları, kavrayışları, yaklaşımları kıyaslıyoruz. Biz sinemamızı sadece sinema filmleri yaparak geliştirebileceğimizi zannediyoruz. Oysa yapılan bilimsel çalışmalar, teknolojik üretimler, buna bağlı gelişen ekonomi, yaşadığımız ülkenin sosyolojisi, kitap okuma ve yabancı dil öğrenme oranımız, kendi dilimizde yazdığımız kitapların kalitesi, bunların hepsi yapacağımız sinema filminin kalitesine etki eder. Milletçe neye güldüğümüz, neye ağladığımız, neyi önemsediğimiz de her ne üretilecekse onun kalitesini belirleyecektir. Alt kültürle yaşayanlardan üst seviyede işler beklenemez. Amacımız birilerini yermek değil. Bütün bunları yapılan işlerden daha iyileri yapılabilir, yapılsın diye söylüyoruz.
Nizamettin Hayyam VURAL