Atinalıların Devleti
Aristoteles'in filozof kimliğinin yanı sıra tarihçi kimliğinin de olduğunu ortaya koyan bir kitap, Atinalıların Devleti. MÖ 400'lü yıllardaki bazı uygulamaları görünce şaşırdım doğrusu. Tiyatro temsili izlemeye gidenlere para verilmesi, babaları savaşta ölen çocuklara yetişkin olana kadar devletin bakması gibi...
Mesela "Kleopon, tiyatro temsillerini izleyenlere iki obolos (Antik Yunanistan'da kullanılan ilk para birimi) verilmesini (theoria) sağladı. Para bir süre için verildi ama Paianialı Kallikrates miktarı üç obolosa çıkaracağını vaat ettiği halde ödemeleri tamamen durdurdu. Atinalılar bu ikisini daha sonra ölüme mahkum etti. Halk yığınları aldatıldıkları zaman kendilerini kötü şeyler yapmaya özendirenlere karşı kin besler."
Atinalılar, kentte bir ayaklanma çıktığı takdirde çatışan iki taraftan birini desteklemeyen, umursamazlık gösteren kişileri atimos yani şerefsiz olarak mahkum edip bütün siyasi haklarını elinden almışlar bir dönem. Taraf olmayanın bertaraf olacağına inanmışlar yani. Ayrıca bu, dünya yıkılsa umrunda olmayacak, umursamaz, sünepe insan tipinin kökünü kazımak için atılmış bir adımdır.
Vergilerle alakalı bizim bugün yapamadığımız fakir-zengin ayrımının yapıldığı bazı uygulamalara rastlıyoruz. Mesela: "Peisistratos (o dönemde yaşatan bir 'Tiran!') baştan başa taşlarla kaplı tarlasını kazarak bir şeyler ekmeye çalışan çiftçiyi görünce, ona kölesini göndererek böyle çorak bir toprağa neler ektiğini sormuş. Tiranla konuştuğunu bilmeyen köylü: 'Sadece zahmet ve acı ekiyorum. Bu ektiklerimin onda biri de Peisistratos'a gitmeli!' (O dönemde topraktan elde edilen ürünün onda biri vergi olarak veriliyordu.) diye yanıt vermiş. Peisistratos köylünün açık sözlülüğü ve çalışkanlığından çok etkilenmiş ve o günden sonra tarlayı bütün vergilerden muaf tutmuş."
Yöneticilerden olan Aristeides ve Themistokles, araları açık olmasına rağmen surların onarılması için bir araya gelip bunun üstesinden gelebiliyorlar. Bu bilgiden hareketle anlıyoruz ki Atinalılar, duygularıyla yaptıkları işi ayrı tutabilme erdemine sahip yöneticilere sahipler.
Antdotos'un arkhonluk (oligarşik yönetici demektir) yaptığı dönemde yurttaş sayısının artmasıyla birlikte anne-babasının ikisi de Atina yurttaşı olmayan kimselere yurttaşlık haklarının tanınmamasına karar verilmişti. Bana göre bu zorlama bir uygulamadır ama yine de bir "uygulama"dır! Belki vatandaş olmanın sınırlarını çizerken çok amatörce ve düşüncesizce davrandılar bunu tasvip etmiyorum ama strateji, plan, önlem gibi kavramların izlerini taşıyorlardı en azından. Zaten Batı medeniyeti böyle deneye deneye, yanlış yapa yapa ve bu yanlışlarından ders çıkara çıkara bugünlere gelmedi mi? Övmüyorum ve çok yanlış hareketlerinin de olduğunu bilerek konuşuyorum.
Bunama, aşırı yaşlanma ve "bir kadının etkisinde kalması" durumlarının dışında herkesin mirasını istediği kişiye bırakabilmesini sağlayan kanunları vardı. Kadınları ne kadar da iyi tanıyorlarmış! (Espri yaptım.) Aslında bu kanun bazı kadınların etkileme yeteneğini överken bazı erkeklerin ne kadar çabuk kanabilen, duygularına yenik varlıklar olduğunu ortaya koyuyor.
İşlerini ne denli ciddiyetle ve acımasızca yaptıklarını anlatan, atları da bu işin içine kattıkları, şu örneği vererek yazıya son vereceğim: "Meclis, atları da denetler ve bir yurttaşın iyi bir ata sahip olup ona iyi bakmadığını saptadığında, atın bakımını başkasına yaptırıp masrafını sahibine ödetir. İyi koşamayan ve diğer atlarla uyum içinde hareket edemeyen atların çenesini kızgın bir demirle dağlatır. Bu şekilde dağlanmış atlar orduda kullanılamaz. Savaşta en ön safta yürütülen öncü atların bu görevi hakkıyla yerine getirip getiremediklerini de denetler. Bunlardan herhangi birinin yetersiz olduğuna karar verirse öncü olarak kullanılmasına son verir." Gelin sizinle boşluk doldurma oyunu oynayalım. Şu at kelimesini çıkarın, bugün onun yerine neleri koyabiliriz bir düşünün olur mu?
Nizamettin Hayyam VURAL