Dizi Okumak

Nizamettin Hayyam Vural

Aynı dönemde üç tane asker temalı dizi gösterilmeye başlandı televizyon ekranlarında. Merak ediyordum acaba nasıl iş çıkardılar ortaya diye. Askerimiz söz konusu olunca mesele her Türk evladı için olduğu gibi benim için de daha bir hassas hale geliyor. Bu dizilerden birini aile eşrafını izlerken bulunca ben de yanlarına oturup beni bekleyen işlerime dönmeden önce beş on dakika izleyeyim dedim. Nasıl olsa artık dizileri internetten izleyebilme imkanımız var. İzlemek istersem, münasip bir zamanda devamını internetten izlerim diye düşündüm. Okumak sadece kitaptan yapılacak bir iş değil neticede. Sinema filmleri, diziler de okunabilir, okunmalıdır. İş olsun diye dizi, film izlenmez. Bu yapımlar kitaplar kadar hatta bazen daha fazla bilgi verir bize, içinde yaşadığımız toplumla alakalı. Yapılan işlerin hepsini izlemeye vakit bulamayız elbette ama ülkemizde, dünyada yapılan işlere en azından haberdar olacak kadar alaka göstermeliyiz.

Tam izlemeye başladığım sırada bir totoloji örneğiyle karşılaştım. Bir karakter totoloji yapıyor bir diğeri ise bu yüzden onu yeriyordu. Küçük bir sahnede de olsa milletçe muzdarip olduğumuz bir konuya değinildiğini görmek beni mutlu etti. Sahnedeki diyalog aşağı yukarı şu şekildeydi:

-Komutanım, x komutan saldırıya uğramış.
-Kim tarafından?
-Saldırganlar tarafından.
-Hadi ya, deme! Saldırganlar demek.
-Teröristler yani komutanım.

Okuduğum bir kitapta buna benzer bir örnek olduğunu hatırlayınca kitabı bulup altını, bastıra bastıra, çizdiğim bölümü açtım. Bir konuşmasında bu gereksiz yinelemenin aynısını 1989-93 yılları arasında ABD Başkan yardımcısı olarak görev yapan Dan Quayle yapmış. Konuşmadaki ilgili kısım şu şekilde:
"Bana Los Angeles'taki isyana ve ölümlere kimin sebep olduğu sorulduğunda, cevabım dolaysız ve basit oldu: İsyanın müsebbibi kim? Müsebbibi isyancılar. Ölümlerin müsebbibi kim? Müsebbibi katiller."

Slavoj Zizek kitabında Quayle'nin cümlelerini, bu alıntıyı yaptıktan sonra, şöyle yorumluyor: "Hiç kuşkusuz ki bu totolojide örtük bir muhafazakar siyasi mantık vardır, yani, bu alıntı örtük bir olumsuzlamaya dayanmaktadır: Toplumsal koşullarda 'daha derin' nedenler aramayın, tüm sorumluluk dolaysız faillerindir."

İmdi gelelim bizim dizideki örnekle Quayle'nin söylediklerinin alakasına.. Zizek'in yaptığı yorumu okuduktan sonra meselenin iç yüzünü anladım. Demiştim ya, böyle bir sahne görünce mutlu oldum diye. Anlayınca da aynı oranda üzüldüm.

Olayın iç yüzü şu şekilde:

1992 yılında Los Angeles'te siyahi bir Amerikan vatandaşı dört polis tarafından darp edilmiş, açılan dava sonucunda serbest bırakılmıştı. Mahkemenin salıverme kararı verdiği akşam binlerce kişi olayı protesto etmek için sokağa döküldü. 3600 civarında kundaklama yapıldı, 53 kişi öldü ve bu ayaklanma Amerika Birleşik Devletlerinin yaklaşık 1 milyar dolarına mal oldu. Ayaklanmayı yapanların çoğu Afro-Amerikan ve Latin kökenli Amerikalılardı.

Quayle suçun faillerini direk hedef gösterdi çünkü böyle yapmasa olaylar etnik bir kimliğe bürünecek veya bürünmeye devam edecekti. Yani dedi ki bunu Latin ve Afrika kökenliler yapmadı. Bunu yapanlar isyancılar ve katillerdi. Bu iki etnik kökenle Anglosaksonların yıldızı bir türlü barışmamıştı zaten barışması da mümkün değildi. Ne ülkeden söküp atabildiler bu insanları ne de sistemlerine girmelerine izin verdiler. Bu sorun hala devam edip gidiyor Amerika'da. Quayle, Bush gibi adamlar böyle söylemlerle problemi deşmeden halkı dizginleyebildikleri kadar dizginlediler.

Diziyi yapanlar belki yukarıda bahsettiğim sebepten ötürü teröriste direkt terörist demek istemediler o sahnede. Ama şehit olan askerlerimizi, geride bıraktıkları gözü yaşlı ana babalarımızı ve yaşadığımız bin bir sıkıntıyı düşününce birileri tarafından dizginlenmeyi reddediyorum. Hık mık etmeye, lafı eğip bükmeye gerek yok teröriste terörist denir!
Nizamettin Hayyam Vural