İyi de Neden?
Mesai kavramı üzerinden hayatımızı değerlendirelim. Diyelim ki günde sekiz saatimizi iş yerinde geçiriyoruz. İşin başlayacağı ve biteceği saatler belirlenmiş. İş yerinde giyeceğimiz kıyafetlere sınırlar koyulmuş. Takım elbise giyeceksiniz, kravat takacaksınız diyorlar. Saçlar taranacak, sakallar kesilecek. Öğle vakti yiyeceğiniz yemekler işverenler tarafından belirleniyor. Ama ne için?
Haftanın altı günü, günde sekiz saat mesai yapıyoruz bu iş yerinde. Bize haftanın bir günü izin veriliyor. Yani tatil. Peki bu tatil ne için? Dilediğimiz şeyi yapabilmek için bize sunulmuş bir fırsat mı? Hayır. Bir sonraki gün yani Pazartesi günü tekrar, aynı veya daha üst tempoda, aynı işleri yapabilmek için bir motivasyon kaynağı olarak sunuluyor bize bu tatil günü. Tatil iş için ama iş ne için?
Bu halimizle neye benziyoruz? Makine, makine diye bağıran insanlar duyuyorum. Evet aynen öyle. Bu halimizle makineye benziyoruz. Ve yaşadığımız çağda insanların makineleşmesinden çok makinelerin insanlaşabilmesi olasılığı tartışılıyor. İnsanın makineleşmesi, makinenin insanlaşması başka bir yazı konusu olabilecek uzunlukta bir mesele olduğu için burada noktalıyorum.
Şunun ayrımına varalım, biz burada çalışkanlığı yeriyor veya tembelliği övüyor değiliz. Tabi ki çalışmalıyız, gayret göstermeliyiz ama ne için? Yani şu mesai temposundaki insanlar ne için çalıştığının farkında mı? Eğer farkındaysa kaç tanesinin amacı dişe dokunur? Dünyada gittikçe artan ihtiyaçtan fazla üretime katkı sağladığının farkında mı hizmet sektörü işçileri? Bu fazlalığa birinin ucunu ötekine değdiremediğimiz bilgiler de dahil haberiniz olsun.
Amaç önemli. Eğer seni aşan bir amacın varsa, mesela Müslümanca bir hayatın peşindeysen günün 24 saatini çalışarak geçirmek zorundasın zaten. Ayrıca insanın çalışkan olmak için kapitalist, çalışma şartlarını eleştirmesi için komünist olmasına gerek yok. İnsanın neden iyi bir sebebinin olması gerektiğine dair bir şiirle kapatıyorum yazıyı.
Nizamettin Hayyam VURAL
MADEM İYİSİN (Bertolt Brecht)
Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alınmaz.
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki gözettiğin kiminki?
Dostluğuna diyecek yok ya,
Dostların kimler?
Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni.
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa.