Kim O?
İlber Ortaylı katıldığı bir teknoloji zirvesinde telefonunun ısrarla çalması üzerine "Japonya'da veya Almanya'da bir adamın telefonu - bu durumda unuttuysa bile - üç kereden fazla çalmaz. Bu ısrar ediyor beni çıkar diye. Bu, bu toplumun atitüdünü (vaziyet, tavır, duruş) gösteriyor. Her birinin elinde bir alet, herif yahut kadın her dakika onunla her yere girecek. Yok öyle bir şey. Yani üç kere çaldın açmıyorsam tamam bitti yani bırakırsın, bir daha ararsın ilerde." diyor.
Verdiğimiz örnekteki, birini telefonla aradığımızda üç kez çaldıktan sonra ısrarcı olmamak bir inceliktir. Aynı inceliği birinin kapısını üç kez çaldıktan sonra eğer cevap alamazsak dönüp gitmemizi öğütleyen İslam medeniyetinde de görüyoruz. Yani İlber Ortaylı'yı arayan kişi eğer bu sünnetin varlığından haberdar olsaydı konuya bahis olan ısrarlı aramayı yapmazdı. Belki de bu sünnetten haberdar biriydi arayan ama "kapıyı üç kez çaldıktan sonra gitme" inceliğini "telefon üç kez çalınca daha fazla ısrar etmeyip telefonu kapatma" inceliğine evirebilme geçişkenliğine sahip bir zekaya sahip değildi. Bilemiyoruz.
Bildiğimiz bir şey var o da hadislerle, ayetlerle ne yapacağımızı bilmiyoruz. İncelik sahibi insan olabilmenin ve çok güçlü bir medeniyet kurabilmenin ön şartları yazılı bir şekilde elimize ulaşmış ama açıp okuma zahmetine girmiyoruz. Okuyan da okuduğunun ne olduğunu anlayamıyor. Ya da anladığımız işimize gelmiyor. Hadisler ve ayetler okunuyor, yazılıyor, ezberleniyor ama ortaya bir şey çıkmıyor. Evet okunduğunda ve anlaşıldığında ortaya bir şey çıkması lazım. Çünkü Kur'an, Peygamberimizin açıklamaları eşliğinde parmakla sayabileceğimiz sayıda insan tarafından doğru anlaşıldığında ortaya çok güçlü bir şey çıkmıştı. Anlamanın yolu ne peki?
Mesela bir sahabe Peygamberimizin kapısını çalıyor. Peygamberimiz "Kim o?" diye sorduğunda "Ben." diye cevap veriyor sahabe. Peygamberimiz o sahabeye "Ben, ben..." deyip öyle cevap vermesini yadırgıyor. Aktarılan bu olaydaki olumsuzluktan muzdarip, şikayetçi olmayan var mı aramızda? Bu ülkedeki insanların yarısı "Kim o?" sorusuna "Ben, ben." diye cevap vermiştir, diğer yarısı da bu cevaba kızmıştır. Ama bana bu kalınlığı ortadan kaldırmak ve yerine mantıklı olan davranışı koymak için çaba harcamış kaç insan gösterebilirsiniz? Mesele o insan olabilmekte.
Peygamberimizin gönderildiği toplumda bir sürü arıza vardı. O hepsiyle mücadele etti. Kişilerle değil bozuk algıyla, çarkla, sistemleydi mücadelesi. Yanlış olana karşı söyleyecek ve uygulamaya koyacak bir doğrusu vardı. Sadece alın şu bilgiyi ve uygulayın demiyordu. O bilginin uygulanması için gerekli altyapıyı da ince ince dokuyordu. Bir sahabeye dil öğrenmesini tavsiye ettiğini, kararlarını ehil kişilerle istişare ederek aldığını, anlaşılır ve vurgulu konuşmaya önem verdiğini biliyoruz. Bugün diksiyon kursuna gittiğinizi söyleyin birine, muhtemelen alacağınız cevap şu olur: "Hayırdır haber spikeri mi olacaaan?".
Yani Peygamberimiz genel uyarılar yapıp köşeye çekilmemiş, büyük veya küçük yanlış bir davranış gördüğünde ona anında müdahale edip yerine konacak doğruyu göstermiştir. "Güvenilir, akıllı, hoşgörülü olun." diyerek insanlarda bir değişim beklemek hayalcilik olur. En yakınımızdan başlayarak tek tek her yanlışa bazen elimizle, bazen dilimizle, bazen içimizden buğzederek müdahale edeceğiz. Aynı zamanda aklımızı yükselteceğiz, strateji öğreneceğiz ki nerede, ne zaman, neye müdahil olacağımızı bilelim.
Şimdi diyeceksiniz ki "Kardeşim 'Kim o?' sorusuna adımızla cevap verdiğimizde, birini telefonla ararken telefon en fazla üç kez çaldığında, dilimizi güzel konuştuğumuzda muasır medeniyetler seviyesine mi ulaşacağız? Yapma!". Sadece bu saydıklarımızla olacak iş değil tabii, ama bunlar olmadan da olmaz. Yapılacak şeylerin hepsini bu yazıya sığdıramayız. Gerek de yok zaten. Sadece belli örnekler üzerinden yaralarımıza ve alternatif tedavi yöntemlerine dikkat çekmeye çalışıyoruz. O ince bakış açısını yakalayalım kafi.
Çivi sağlam olmazsa çekicin ne kadar sağlam olduğunun bir önemi kalmaz. Sağlam çiviyi de çürük çekiçle çakamazsın. Bir de nereye çakacaksın o çiviyi, neden çakacaksın?
Madem bir şeylere dikkat çekiyoruz Al-i İmran Suresinin 92. Ayetini hatırlatalım: "Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.". Zaman, para, rahatlık, kıyafet, yemek... Hangisini seviyorsun?
Nizamettin Hayyam VURAL