Kuvvetle Muhtemel
Evren boşluk kaldırmıyor. Ortada yapılması gereken bir şey varsa ve siz yapmazsanız mutlaka birileri bir şeyler yapıyor ve dolduruyor o boşluğu. Ya iyilik yapacaksınız, ya kötülük yapacaksınız ya da görmezden geleceksiniz. Bu seçeneklerden birini seçtiğimiz durumda oluşacak zincirleme etkinin tamamını görme şansımız olmasa da, yaptığımız seçim üzerinden ilk adımda olabilecekleri kısmen görebiliriz.
Mesela yardıma muhtaç bir insanla karşılaştıysanız yardım edin. Yardım edecek gücünüz yoksa bile en azından içinizden "Keşke yardım edecek gücüm olsa da yardım etsem." deyin. Gücünüz yettiği halde görmezden gelip yardım etmediğinizde o muhtaç insanla sizden hemen sonra karşılaşacak başkalarının göstereceği üç davranış var: Görmezden gelmek, yardımcı olmak, zulmetmek. Yani görmezden geldiğiniz her durum, zulüm olasılığının devam etmesine sebep oluyor. Eğer yardımcı olursanız o kişinin ihtiyacı giderilmiş olacağı için o kişiyi başkalarının merhametine veya merhametsizliğine teslim etmemiş olacaksınız. Belki böylece o kişinin yardımlaşma ve paylaşmaya olan güveni artacak ve bir iyiliği sürekli hale getirmiş olacaksınız. Eğer zulmetme yolunu seçerseniz hem kendinize, hem karşınızdaki insana, hem de o insanla etkileşime geçecek başka insanlara zarar verme olasılığını tetiklemiş olacaksınız.
Evrenin dengesini gözetmediğimiz her davranışımız, o dengenin bozulmasına sebep olacak olumsuz davranışların ortaya çıkma ihtimalini korur. Dünyanın, hepimizin ihtiyaçlarının karşılanması için imkanlarla donatılmış bir yer olduğu bilinciyle yaşamazsak, birileri "Burası yalnızca benim ihtiyaçlarımı karşılamak için var. Burası ancak bana yeter." diyerek dünyayı yaşanmaz hale getirebilir. Henry David Thoreau'nun 19. yüzyılın ilk yarısında söylediği gibi: "Muhtemelen, öyle günler gelecek ki doğa, üç-beş seçkinin ayrıcalıklı vakit geçirebileceği sözüm ona keyif alanlarına bölünecek; çitler artacak ve insanları umumi yollara hapsedecek başka mekanizmalar geliştirilecek, sonra bir de bakmışsınız ki Tanrı'nın toprakları üzerinde yürümek beyefendilerin hanelerini işgal etmek anlamına gelmiş.".
Üç seçenekten kötü olanı seçmenin veya kayıtsız kalmanın belki de en olumsuz sonuçlarından biri kötülüğün yaygınlaşması üzerinden normalleşmesi ihtimali. Yaygın olanın doğru olduğu safsatasından muzdarip bir yığın olduğu hesaba katıldığında bu ihtimalin ne kadar kuvvetli olduğunu fark edebiliriz. Anormalin normal kabul edildiği yerlerde norma ender de olsa rastlayamayız. Bu yaşadığımız hayat bir oyun ve bu oyunda belli normlara göre hareket ettiğimizde oyunu hakkını vererek oynamış oluyoruz. Dengeyi bozmamak lazım.
Nizamettin Hayyam VURAL