Neyin Muhasebesi?

Nizamettin Hayyam Vural

Bugün küçük bir marketin tezgahına kocaman harflerle yazılmış "AŞURA" kelimesi dikkatimi çekti. Markette çalışanları tanıyordum, nazımın geçeceği düşüncesiyle kelimenin aslında "AŞURE" şeklinde yazılması gerektiğini, yanlış yazıldığını söyledim. Hayır "aşura" doğrusudur diye diretti. Bu adamı ikna etmek için ne gibi argümanlar kullanabilirim acaba diye düşünürken internetin bu konuda en ikna edici araç olacağını düşünüp kelimeyi Türk Dil Kurumu'nun internet sitesinde arattım ve arkadaşa doğru yazılışını gösterdim. Söylediğim gibi kelimenin doğru yazılışı "aşure"ydi.

Amacım bildiğim bir şeyi başkasına dikte etmek veya ben biliyorum havalarına girmek falan değildi. Tamamen halisane bir niyetle yaptım bunu. Ama o anlamamakta kararlıydı. İlle de aşura... Nasıl bu kadar emin olabiliyor ve de inat edebiliyorsun diye sordum. Çünkü muhasebeci "aşura" şeklinde yazılacağını söyledi dedi. Hemen muhasebecinin yanına gittim. Ona da anlatmaya çalıştım. Ona da aynı argümanı gösterip kanıtlamaya çalıştım. Türk Dil Kurumu'nu tanımadığını söyledi. Tamam dedim eğer bu sebepten kelimeyi bu şekilde yazdıysan amenna ama sanki arkasında başka bir sebep var gibi?

Kelimenin aslı Arapça olduğu için böyle yazdım dedi. ama biz Türküz ve Türkçe konuşuyoruz dedim. Nereden belli Türk olduğun, neye dayanarak bunu söylüyorsun dedi. Hayda! Muhabbet nerelere geldi. Şimdi de adamın karşısında Türklük sınavı vereceğiz... Dilimin döndüğünce bir dilden başka bir dile kazandırılmış bir kelimenin çoğunlukla değişerek dile dahil olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu haliyle artık dahil olduğu dilin malıdır o kelime. Aslı "Television"dur Türkçeye "Televizyon" olarak geçmiştir ve Türkçeleşmiştir gibi örnekler verdim. Özellikle içinde "Vizyon" kavramı geçen bir kelime kullanmadım ama iyi denk geldi.

Muhasebeci başladı vay efendim dünyayı mahvettiler, insanız biz be insan, ne alıp veremedikleri var birbirleriyle, kardeşçe yaşayamaz mıyız, ben şu millettenim demeye ne lüzum var. Belli ki anlatacak bazı şeyleri veya ezberleri vardı, onları bana doğru kusmak için fırsatı buldu ve beni hiç dinlemedi bile. On dakika kadar konuştu. Baktım konuşmak istiyor, makul bir süre dinledim. Konuyu değiştirmedim, yakındı durdu. Teşekkür edip ayrıldım yanından.
Nizamettin Hayyam Vural