Bir Kapıyı Kapayan

Refik Tırpan Altay

5 yaşındaydı etrafa saçılacak olan paralarda onun da hakkı vardı. Düğün sahibi paraları atarken bunu gözetmek zorundaydı. O, 50 metrekarelik bir alanda 1 metre 30 santimetre boyuyla herkes kadar hızlı, herkes kedar atik, herkes kadar elastik ve plastik olmak zorundaydı. Ya hızlı hareket edecek ya da o alanda paranın gelme ihtimali yüksek olan yeri tahmini olarak hesap edip orada sadece dikilecekti. Tabii ki de zihninin ona oynadığı oyunun kurbanı oldu. Elalemin çocukları edep-adap, zulüm-eziyet ve bu noktada olmazsa olmazımız yazık-günah bilmeden birbirlerini iterek, yer yer devirerek o paralara tek tek çullandılar. Beyimiz aptalca bulduğu bu manzarayı keyifsizce izlemeye devam etti. Nitekim ona göre onların her biri birer kriminaldi. Onun tercihini görmediler ve hunharca bir mücadeleye giriştiler. Sonradan huysuzlandı ama pişman da olmadı. O parayla markete gidilecek belki cips alınacaktı. Öyle ya 5 yaşındayken hayattaki en keyif verici şey abur cuburlardı. Tam önüne düşen parayı kapmak için üzerine gelen çocuktan sakınmak için iki adım geriye gitmişti. Hengame bitince ayaklarını yerde sürüyerek geri çıkarken ayağının altında para olduğunu hissetti. Kaderin cilvesi dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Önce hüplet sonra gümlet... Bir kapı kapanınca gelen hüzün, başarısızlık, acizlik duygusuyla mücadele kolay olsaydı acaba bir başka kapı açılır mıydı?
Refik Tırpan ALTAY 
​​​​​