Dolandırıcılığın Kitabını Yazanlar: Sülün Osman vs. Frank Abagnale
08 Mayıs 2025 - 02:14
"Aylar önce "How to Scam (Nasıl Dolandırıcılık Yapılır)" kitabını sipariş ettim ama hâlâ gelmedi. Artık gelmeyeceğini düşünmeye başlıyorum... Hayır, eminim yakında gelir.*
Elon Musk Tweeti
Bir zamanlar gazetelerin yazdığı, televizyon kanallarının kendisinden bahsettiği dolandırıcı Osman Ziya Sülün, namıdiğer Sülün Osman. Taksim Meydanı'ndan Galata Kulesi'ne, Beyoğlu'ndaki tramvaydan şehir hatları vapurlarına kadar birçok kamu malını saf vatandaşlara satarak ya da kiralayarak adını duyurmuştur Sülün Osman.
1923 - 1984 yılları arasında yaşayan Sülün Osman'ın adını duyurduğu ilk olayı, Fatih'te kiraladığı evin sahibini dolandırmasıdır. Sülün Osman, Taksim Meydanı’na paspas serip oradan geçenlerden “Burası bana ait.” diyerek para alıyor. Hatta tongaya düşürdüğü bazı kişilere, Taksim Meydanı’nı bile satıyor. Dolmabahçe Sarayı önünde vatandaştan “saat ayarlama” parası alıyor, evlenemeyen kadınlara kendini falcı ya da medyum olarak tanıtıp, kesin evlendirme vaadi vererek onları dolandırıyor. Sülün Osman, 1970’li yıllarda TRT’de “Telespor” programının konuğu oluyor ve programda İzmir Saat Kulesi’ni, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesini ve bir hacıya cennetten yer sattığını anlatıyor. Yine bir gün, Tarzan Çetin’in ormandaki evini satmaya çalışırken, durumu fark eden Tarzan Çetin’den hastanelik olana kadar bir güzel dayak yiyor. Sülün Osman’ın bu dolandırıcılık işleri, Kemal Sunal’ın “En Büyük Şaban” adlı filminde, Boğaziçi Köprüsü’nü Şaban’a satan adam sahnesine konu oluyor. Ayrıca Sülün Osman, manevi duygularını rencide ettiği gerekçesiyle, Aziz Nesin’in “Kazan Töreni” adlı kitabında geçen “Sülün Osman pırrr” ifadesinden dolayı Aziz Nesin’e dava açıyor. Ardı arkası kesilmeyen dolandırıcılık olaylarından sonra yine bir gün Galata Köprüsü'nü satmak üzereyken tesadüfen yakalanan Sülün Osman hapse giriyor. Sülün, 1961 yılında yakalandıktan sonra hapishanede "Alın Teri ile Yaşamak" adlı bir konferans veriyor. Akılsız bir toplumu hitabeti ile tesiri altına alacağının farkına varan Sülün şöyle bir cümle kuruyor: "Hitabet gücü iki işte çok önemlidir: Birisi politikacılık, birisi dolandırıcılık.".
Her toplumda dolandırıcılık olaylarıyla karşılaşmak elbette mümkün. Hatta farklı toplumlarda daha orijinal diyebileceğimiz dolandırıcılık olaylarıyla karşılaşabiliriz. Örneğin, "Catch Me If You Can" adlı otobiyografiyi yazan ve aynı adlı filme konu olan Frank William Abagnale. Frank, sahte evrak düzenleyerek yerel bir hastanede doktorluk yapıyor, avukatlık yapıyor ve Pan Am'de (Pan American Airways) pilot olarak çalışıyor. Frank Abagnale, anne ve babasının boşanmasından sonra 16 yaşında evden kaçıyor ve kendi yöntemleriyle zimmete para geçirme, otomobil hırsızlığı, sahte evrak düzenleme gibi birçok alanda dolandırıcılık yapıyor. Şu an ise Abagnale, kendi danışmanlık şirketini yönetiyor. Bu danışmanlık şirketi sahte çek, zimmete para geçirme, güvenli evrak, siber suçlar gibi konularda danışmanlık hizmeti veriyor. Abagnale aynı zamanda FBI Akademisi'nde ve Federal Soruşturma Bürosu'nun saha ofislerinde kapsamlı dersler veriyor. ABD Adalet Bakanlığı ve Kolluk Kuvvetleri Başkanlığı'na bağlı Ulusal Savunuculuk Merkezi’nde (NAC) öğretim üyeliği yapıyor. Yine birçok finansal kurum, şirket ve kolluk kuvvetleri, Abagnale’in dolandırıcılık önleme programlarını kullanıyor.** Hukuk, sistem, gelişim gibi kavramların hayatın her alanında doğru bir şekilde yaşatılmaya çalışıldığı toplumlar kendi yapılarının eksikliklerini dürüstçe ortaya koyarak, sistemin açıklarını tespit ederek daha güvenilir hale getirmeye çalışıyor. Adalet kavramını çoğu mensubu tarafından yanlış tanımlayan bir ahalide ise yapılması gerekenler yapılmıyor ve ortaya merkez sağın gülü siyasal dolandırıcı Sülün Osmanlar çıkıveriyor.
Sülün Osman, hapishaneden çıktıktan sonra dolandırıcılık işine tövbe ediyor. Bir meyhane açıyor. Sonrasında şansını filmlerde figüranlık ve dansçılık gibi farklı işlerde denese de yapamıyor ve dolandırıcılığa geri dönüyor.
Sülün Osman, 1984 yılında Beyoğlu’nda kaldığı bir otel odasında kalp krizinden ölüyor ve kimsesizler mezarlığına gömülüyor.
Günümüzde de benzer dolandırıcılık olaylarını görmemiz mümkün. Sanal bir çiftlik oyunu işinden kripto para alım-satım işi yapan şirkete, telefonla arayarak kendisini hakim, savcı ya da kamu görevlisi olarak tanıtıp para isteyenden sokakta kedi ya da köpek bulduğunu iddia ederek sosyal medya üzerinden bağış toplayan kişiye kadar birçok alanda dolandırıcılık olaylarını görebiliyoruz. Dışarıdan “Olmaz böyle şey!” diyenler, söz konusu kendi menfaatleri olduğu zaman hemen küçücük dünyalarında birer Sülün Osman oluveriyorlar.
Deveye, “Boynun eğri.” demişler. “Nerem doğru ki?” demiş.
Kaynak:
YORUMLAR