Kargo Kültü ilk olarak 2. Dünya Savaşı sırasında Endonezya'nın doğusundaki okyanus adalarında ortaya çıkıyor. Pearl Harbor sonrası bölgedeki adalara inen Amerikan ordusu bölgedeki insanlarla temas ediyor fakat bu sadece bir temastan ibaret kalmıyor. İlkel kabileler halinde yaşayan insanlar Amerikalılar'ın kendilerine bıraktığı eşyalar, yiyecek-giyecekler karşısında büyüleniyorlar. Savaştan yıllar sonra ise gökten gelen bir cisimle yere inen bu nimetlerin tekrar inmesini sağlamak için çeşitli ritüeller ve ikonlar geliştiriyorlar. Bunlardan en trajikomik olanı ise kereste ve ağaç yapraklarıyla yaptıkları uçak maketleri. Onlara göre bu cisimler o insanları tekrar bulundukları yere indirecek onlar da bu sayede gördükleri o nimetlere tekrar kavuşacaklar. Sosyal antropolojinin incelediği bu inanışa genel olarak Kargo Kültü adı verilmiş. İlkel toplumlar hiçbir şekilde nasıl yapıldığını, nasıl çalıştığını bilmedikleri uçak, gemi gibi araçların ilahi olduklarına inanmışlar. Vizontele'de Belediye Başkanı'nın "Gözünü televizyondan ayırma." emrine uyan bekçinin bir süre de olsa televizyonu kendisinin çalıştırdığına inanması gibi... Rize'nin bir köyünde öğretmenlik yapan biri, köye ilk kez bir otobüsün geleceğini haber alan köylülerin saman yığınlarıyla otobüsü karşıladığını anlatmıştı.
Ne idüğünü, nasıl yapıldığını, nasıl çalıştığını bilmediği bir "şey"le karşılaşan insanoğlu hali hazırdaki kültürden devamla çözüm arayışına girişir. Seviye düştükçe bu dini bir törene döner, seviye yükseldikçe de bilim denen mefhum ortaya çıkar. Bugün hala bir toprak parçasında bu kült yaşanıyor, yaşatılıyor. Modern zamanlarda, internete basitçe ulaşılabilen coğrafyalarda Kargo kültüne benzer neler yaşanıyor sorgulamak lazım.
Refik Tırpan ALTAY