Kolektif İllüzyon: Çoğunluğun Tahakkümü

Ahmet A. Kefenoğlu

Kolektif illüzyon, bir kimsenin aslında doğru bulmadığı bir fikri diğer insanlar kabul ettiği için kabul etmesi durumuna deniyor. Bütün bir toplumun bireyleri, birbirlerinin aynı şeyi düşünüp istediklerini varsayarak aslında kişisel olarak doğru bulmadıkları fikirleri benimsiyorlar. "Collective Illusions: Conformity, Complicity and the Science of Why We Make Bad Decisions" kitabının yazarı Todd Rose, kolektif illüzyonun bir ayna olduğunu öne sürüyor. Kolektif bir şekilde kabul edilen durumlar bize kim olduğumuzu gösteriyor.

MetroPOLL Araştırma Şirketi’nin 1717 vatandaşa yönelttiği "Düğün masraflarını karşılamakta zorlanıyor musunuz?" sorusuna "Zorlanıyorum." yanıtını verenlerin oranı yüzde 81,5. Anketi bir tarafa bırakalım eğer Monaco'da falan ikamet etmiyorsanız ve pandemi sürecinde daha az masraf etme fırsatını görüp evlenmek için atağa kalkan gelin-damat adaylarına sıkça rast geldiyseniz çoğunluğun aşırıya kaçan düğün masraflarından muzdarip olduğuna şahit olabilirsiniz. Birebirde, "Ne gerek var bu kadarına?" diyenleri, sıra kendilerine geldiğinde şan için yarışırken buluveriyoruz.

Kolektif illüzyon kavramı toplumsal adalet ve huzuru tesis edici değil, tam tersine bu kavramlara zarar verici bir şekilde gerçekleşir. Vergi kaçırmanın normal olmadığını düşünen Mehmet, bunu herkesin yaptığını düşündüğü an vergi vermekten vazgeçecektir. Ve Mehmet de artık herkes gibi olmuştur. Hâlbuki vergi vermenin, diğer insanların vergi verip vermemesini gerekçe göstermeden, toplumsal bir sorumluluk olduğunu düşünen insanların sayısının artması bu illüzyonu tersine çevirecektir. Kolektif illüzyonu kırmanın ilk adımı bu illüzyonun farkında olmaktır.

Sosyal medya platformlarında trendlere yön verenler aslında sosyal medya kullanıcılarının sadece yüzde 10’unu oluşturuyor*. Herkesin hür iradesi ile kendi fikrini paylaşabileceğini düşündüğü mecralarda bile herkes, aslında bir başkasının da aynı düşündüğünü varsayarak düşüncelerini ifade ediyor. Başıboş köpeklerin kontrol altına alınması gerektiğini düşünen Veli, sosyal medya platformlarında çoğu insanın öyle düşünmediğini görünce bu fikrinden vazgeçiyor. Sokağa çıktığında başıboş köpeklerden rahatsız olan, onlardan zarar gören insanlar kendilerini sosyal medya platformlarında “onların da bir can” olduğu fikrini kabul etmek zorunda hissediyor. Kolektif illüzyonun püf noktası yeteri kadar çok sayıda insanın aynı düşüncede olduğunu beyan etmesi. Birçok insan, ilk etapta farklı düşünse dahi herkes böyle düşünüyor diyerek yanlışı seçiyor. Böylelikle yanlış, çok daha derin, çok daha engellenemez bir hale geliyor.

Todd Rose, "kolektif illüzyon" kavramına gerçekçi açılar kazandırmak için Amerika’da bir think tank kuruluşu ile çeşitli anketler yapıyor. Bu anket çalışmalarından birinde, maaşlı çalışan insanlardan önce, “İnsanların bir işi tercih etmelerini sağlayan en önemli özellikler”i sıralamaları istenirken; sonrasında “Kendileri için bir işi tercih etmelerini sağlayan en önemli özellikler”i sıralamaları isteniyor. İlk soruya verilen cevaplar içinde 5. sırada olan “saygınlık”, ikinci soruda 55. sıraya düşüyor.* Ankete katılanlar diğer insanların saygınlığa çok önem verdiklerini düşünürlerken kendileri için saygınlığın önemli olmadığını düşünüyorlar. Aslında bu insanlar hem ortak bir şekilde bir yalana inanıyorlar hem de şahsi dünyalarında bu yalana inanmadıklarını ifade ediyorlar. Amerika'da yapılan bu anketin sonuçları, kolektif şuur ile bireysel tercihler arasındaki evrensel uçurumu açığa çıkarsa da ülkemiz için içeriği bakımından bazı farklar barındırıyor. Mesela bizde "ne iş olsa yaparım" açısıyla başlanılan işler, yapılan işe maruz kalmakla sonuçlanmaktadır. Böylece şahısların iç dünyasında saygınlık kazanmayı hedeflemek, çoğunluk adına düşünürken bile hatıra gelmeyecektir.

Çiftlik Bank dolandırıcılığı sürecinde dolandırılan bir kadına, aldatmaca açığa çıkmadan çok önce şu sorular soruluyor: “Neden bu sisteme dahil oldunuz? Neye güvendiniz?” Kadın, “Üye sayısına baktık. Biraz tatmin edici miktardaydı. Bu kadar insanın aptal olamayacağını düşündük.” diyor. Kadının yaşadığı kolektif illüzyon binlerce lira kaybetmesine sebep oldu. Neden? Çünkü kadın tatmin edici miktarda bir çoğunluğun ancak doğru bir yatırım aracında birleşebileceğini, her ne kadar içinden bir ses bunun yanlış olduğunu söylese de, bu kadar insanın yanlış bir yatırımda birleşemeyeceğini düşündü. Muhtemelen üyelerin büyük çoğunluğu da bu şekilde düşünerek üye olmuştu.

Kolektif illüzyonun küçük bir örneği Çiftlik Bank mağdurları… Bu mağdurlar paralarından olmuş oldular. Peki ya bütün bir toplum en önemli değerlerini de bu şekilde kaybediyorsa? Ahalimizin üniversite kapısından içeri giren birçok öğrencisi aldığı derslere, diğer arkadaşlarının da öyle düşündüklerini kabul ederek sınav günlerinden bir gün önce çalışıp dersleri bir an önce vermek ister. Önemli olan hayatı dönüştürecek bilgiler öğrenmek değil diploma önündeki engelleri aşmaktır. Üniversite okuyan birçok öğrencinin yaşadığı kolektif illüzyon üniversitenin bir diploma verme mekanizması olduğu kabulüdür. Üniversitenin bilim, teknik, teknoloji ve bunların vesilesiyle adalet, üretim, huzur getirebileceği düşüncesi o üniversitenin kantincisinden dekanına, öğrencisinden fotokopicisine kadar çoğu mensubunun zihninden silinmiştir. Bu durumun sürüp gitmesinin sebebi ise kolektif illüzyona kapılmayan, üniversiteye iyi bir eğitim almak ve vermek ve bu eğitimle kendisine, çevresine, ülkesine faydalı olmak isteyenlerin bu illüzyonu değiştirebilecek güce, kaynağa, desteğe sahip olamamasıdır.

Ciddi insanların yüzleri sert olmalıdır; işine, karşındaki insana önem veriyorsan takım elbise giymelisin; eşine, nişanlına önem veriyorsan fedakâr olmalı onun için hediyeler almalısın; lider her kararı kendi vermeli, patronun kim olduğunu her zaman göstermeli; bir siyasi partiyi destekliyorsan liderinin bütün yanlışlarını görmezden gelmelisin gibi düşünceler kolektif illüzyonun parçalarıdır. Bir lider kendi başına kaldığında aldığı her kararı kendi vermek istemiyor, iş yerini liyakat sahibi çalışanlarla daha iyi bir yer haline getirmek istiyordur. Bir siyasi partinin seçmeni diğer seçmenlerin tavırlarını görüp norm olanın parti liderinin hatalarını görmezden gelmek olduğunu düşünüyor fakat bireysel olarak yaptığının yanlış olduğunun farkına varıyordur. Ve onlarca yıl, milyarlarca dolar, harcanan emekler bu şekilde kayboluyordur. 

Kolektif illüzyonu daha iyi anlamak için nazar kavramını da işin içine katmalıyız. “İnsanı mezara sokar.” şeklinde ifade edilerek ne kadar etkili olduğu vurgulanan nazar, illüzyonun perçinlenmesini sağlıyor. İllüzyondan yani yalandan kafasını çıkarma girişiminde bulunan kimse dahi, ahalinin bed nazarı yüzünden tekrar lanet yuvasına dönüyorsa; o kimse ancak yeterli sayıda arkadaşının hayır nazarı sayesinde illüzyondan çıkacak, gerçek yuvasına dönecektir.

İnsan güvenmek ister. Toplumların huzurlu hayatlar yaşamalarının temel şartı insanların birbirlerine güveniyor olmalarıdır. Fakat insanların birbirlerine güvenebiliyor olmalarının da bedeli vardır. Bu bedel geçici bir süreliğine canı acıtıyor, zihni meşgul ediyor olsa bile, gerçekleri kabul edebilme cesareti göstermektir. Neo, gemide ilk kez gözlerini açınca Morpheus’a “Gözlerim neden acıyor?” diye sorar. Morpheus ise “Onları daha önce hiç kullanmadın ki!” der. Kolektif illüzyon yalan söyler, yalanlardan uyanmanın tek yolu, gözleri, acıyor olsalar bile açabilmektir.
Ahmet A. KEFENOĞLU

*populace.org/research