Bizim adam yahu işte. Hani şu içtiği sigara az geldiği için uç uca ekleyen. Daha sonra keşke sigaralar daha uzun olsaydı deyip bir paket uzun sigaradan sonra kısa sigaranın daha mantıklı olduğunu düşünen. Çikolata yerken dünya kadar çikolata olsa yerim deyip belli bir miktardan sonra kesilen. Sonra suya koşan. Suyun da üç beş bardaktan sonra zevk vermediğini fark eden. Zevk peşinde koşan. Zevklerin de ucu bucağı olduğunu fark ettikten sonra onları birleştirmeye çalışan ama başaramayan. Her şeyin zevkini tadıp ölümün zevkli bir şey olacağı fikrine düşüncelerinde dahi yer bulamayan. Ama bir gün mutlaka ölecek olan adam. İşte o adam.
Kim o adam? Nereye varacak? Sen değilsin o değil mi? Kesin başkasıdır. Sen değilsin. Sen ölür müsün be? Ölürsün elbette. Ne zaman? Onu da bilmezsin. Sen zevklerinin kölesi değilsin onun gibi. Yoksa öyle misin? Öylesin, öylesin. Sigara mecaz, çikolata mecaz, su mecaz, bizim adam mecaz... Sen bizim adamsın. Mecazın kendisi en büyük mecaz. Ama ölüm öyle mi? O, mecazla gerçeği ayıran çizgi. O, yalandan gerçeğe kalkan uçak, gemi, araba... Uçak da, gemi de, araba da mecaz.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR