A. Kubilay

A. Kubilay

Uzaydan Konuşma Notları

Uzaydan Konuşma Notları - 10

31 Ekim 2021 - 12:22

1. Günler geçer, aylar geçer... Bu da bir devirdir, gelir geçer. Bu millet daha ne badireler atlattı, daha ne sıkıntıları aştı da bugünlere geldi.

Her şeyin zaten çok iyi gitmekte olduğu, toplumların önünü kesici bir zandan ibarettir.

Halden bütünüyle memnun olmamakla şükretmemek farklı şeylerdir. Her şeyin tıkır tıkır yürüdüğü hususunda her zaman şüphelerimiz olacak ki daha doğruya, iyiye, güzele yürümeye devam edebilelim. Daha yüksek kaliteye ulaşmak isteği toplumlar için kanatlandırıcı, gelişmeleri hızlandırıcı bir faktördür.

2. Anlamıyorum
Ben bu insanları anlamıyorum. Bunları anlamak aslında kendimi anlamaktan geçiyor.
Zamanı, mekanı, düşünceyi anlayamıyorum. Çok sık kullandığım bir mısra aklıma geliyor: "Anlamak yok çocuğum / Anlar gibi olmak var."

3. Mesele Bir Duruş Meselesi
O'nu yeterince anmıyorsun. Doğrudur, âvâmdan birisi olsaydın bu hâl sana muhtemelen yeterdi ama temel hayati hedefinin âvâmlık hâlinden çıkıp, havass'a ulaşmak olduğu göz önünde tutulursa O'nu yeterince anmadığın ayan beyan anlaşılır. Öncelikle rahat ol. Dünya ölümlü. Her şey fani. Bildiğin, bilmediğin; gördüğün, görmediğin her şey sonlu. Her yükselen düşecek, her yürüyen duracak, her duran kaybolacak. Lakin unutma, kayboluş yok oluş değildir. Her ne varsa alemde başka bir hâlle, strüktürle başka bir âleme iade edilecek. O yüzden insanın ölümden sonra "gideceği" yere ahiret yani sonrası / sonrakiler deniyor. Ölüm ve gözden kayboluş bir yok oluş değil, bir değişimden ibaret. Buradakiler kodlar, isimlerden kaynaklanan tecessüm edişler, oradakiler saf, yalın gerçekler. Buradakiler gölgeler, oradakiler asıllar. Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz. Kendini bilmeye başladığında ötekine hazırlık da başlıyor.

Bir de "ölmeden önce ölmek" var. Asıl mesele, asıl yurda akmak. İstesek de, istemesek de akacağımız yere gönül rızasıyla akmamız isteniyor. Mesele bir duruş meselesi.

4. Doğru Koordinat Tespiti Şart
Zihin konforu ve yürüyüşe devam edebilmek için insan koordinatlarını zinhar dosdoğru tespit etmeli.

Kimi zamanlar vardır, zamanın boşluğuna rast gelinir; kimi zamanlar vardır, zamanın kırık yerlerine denk gelinir. İnsan dikkat etmezse ayağı çukura sıkışabilir, takılıp, düşebilir. Kimi zamanlar vardır, insanın kafası karışık olur. O zamanlarda, ve aslında bütün zamanlarda, insan vahyin enerjisine sığınmalı.

Vahiy ki açık sırdır. Hem ortadadır, hem de hakkıyla anlaması çok az insana nasip olan sırlarıyla erişilmez bir yerdedir. Söz konusu olan hem "apaçık bir kitap"tır. Hem de doğru okumayı bilmeyen için muğlaktır. Elbette niyet sağlam olduktan sonra insan kurtulabilir ama hakkıyla yaşamadıktan sonra azla yetinmek neden? Doğrusu; her zaman alternatif bir bakış açısı, hele de rahat severler için bazen bahane, bazen mazeret anlamına gelebilecek ruhsatlar, referans noktaları bulunabilir. Hikmet işte. Herkese yaramıyor.

Kafa rahatlığı için algı netliği şart. Yoksa yeryüzüyle gökyüzünün kesiştiği bu noktada, tam olarak nerede durduğunu bilmeyen insan; bir de durması gerektiği yeri de tespit edemiyorsa, hepten kaybolur.

5. Bu Rüzgar Martı Yedi
Yürü, yürü, yürü daha ileri yürü. Beklenmedik bir iç yolculuğa çık göreceksin ki bütün yollar aslında tek bir istikamete çıkıyor. İster yüzünü buruştur, ister sevinçten yerinde durama, fizik dünyanın sınırları belirli, çatlasan da, patlasan da yapabileceğin azami hız belli.
Elimizde rengarenk asalar, altlarımızda üzerinde sırtımızı dik tutmaktan belimize tatlı bir ağrı çökmesine sebep olan Karaorman atlarımız, ince uzun Kış Vadisi'nden çıkmak üzereydik. Aramızda keşke bir şair olsaydı da ayrı bedenlerde tek ruh olarak hep beraber kanlı canlı hissettiğimiz, iliklerimize kadar bizi huzurla dolduran şu halimizi bir şiire nakşedebilseydi. Sıkıntı değil her şeyin herkese ilanı şart mıdır, işte yaşandı ve illa burada değilse bile bundan sonraki dünyada bilinecek işte bu yaşananlar.

Biz rahvan yürümeye devam ettik atlarımızla beraber. Yolumuza cüceler çıktı. Yolumuza devler çıktı. Yolumuza varlığı noktasında birbiriyle fiziki görünüm itibariyle çelişen bir sürü varlık çıktı. Konuşurken duraklayarak da konuşsak yazarken hiç es vermedik. Okuyanın "ne anlatıyor bu" dediği metinler yazsak da, bu başta öyledir, aradan yıllanmış bir uzun devir geçince anlaşıldı ne anlattığımız.

Bu atların ayak sesleri size ne anlatıyor? Bu rüzgarın saçlarımızı okşayan, göğüs kafesimizin hararetini alan fısıltıları bize ne anlatıyorsa, emin olun zamanı gelince bu ayak sesleri de size onu anlatacak. Siz tutun bizim ellerimizden sizi ne sırlı yolculuklara çıkaracağımızı görün. Bu atlar üzerindeki upuzun yürüyüş göğün yeryüzüne teslim olması, yeryüzünün kendini göğe satmasına dairdir. Arz ederiz.

6. Ayvazlık Mevzuuna Bağlanan Mevzular...
Deliorman tekniğiyle çalıştıkça çalışılır, yapıldıkça yapılır. Aslolan devamlı ve istikametli çalışmak. Gelişme tedricidir. Alışkanlıklar zamanla otomatikleşir. İnsanın kaleminden kurgular da otomatik akabilir.

Bir insan beyninin yüzde bilmemkaçını kullanabiliyormuş derler.* Belki de doğru ifade "potansiyel" olmalı. İnsan potansiyelinin pek azını kullanabilmektedir. "Akletmez misiniz?"
Her kime hikmet verildiyse ona "hayrı kesir" verilmiş demektir. Çokça hayır. Bolca hayır.

Hikmet de ihsan demek. İhsanın da üç basamağı var. İlk basamak, yapılması gereken şeyi, yapılması gereken şekilde, yapılması gerektiği yer ve zamanda yapmak demek... Allah'ı görüyor gibi ibadet etmek bu eylem ve fikir bütünlüğüne, "ayvazlığa" bağlanmış. Ayvaz ol ki genç kalasın!

7. Bazı kimseler türedi. Bir cümlenin uzun bir paragraf oluşturması bu arkadaşların zihinlerini zorladığı için olsa gerek "bu kadar uzun cümle olur mu?" flamasıyla surlarımıza saldırıyorlar. Aslında cevap vermek bile zulken durun birkaç kelam edivereyim.
- 1. Benim cümlelerim uzun değil. 2. Yaşadığımız toplumda algı ve idrak seviyesinin hem ferdi anlamda hem de genel anlamda giderek düştüğünü gözlemlemekteyiz. 3. Bu seviyesizlikten derin üzüntü içindeyiz. 4. Yazıklar olsun. 5. Size her türlü sıkıntı müstehak mı desek... Kendi dilini anlamayan bir millet her türlü sıkıntıya katlanmak zorundadır. Forrest Gump'a zenci arkadaşının sorduğu gibi "Bu neden oldu?" diye sormak hakkına bile sahip değilsiniz. 6. Ne haliniz varsa görün... 7. Diyemem... Bakalım neler yapılabilir bu derin zihniyet kodu depremleriyle harap olan coğrafyayı mamur etmek içün... 8. Allah sırrını hepimize bağışlasın!

8. Nitekim Başardık!
Uzun süren bu yolculuktan sağ çıkacağımı sanmazdım. Ne korkunç yollardan geçtik.

Zaman oldu aslanlar, kaplanlar kervanımıza saldırdı. Zaman geldi gecenin karanlığından fırlayan ecinniler, gulyabaniler çadırlarımızı üzerimize yıktı. Zamanı geldi acaip fırtınalar yiyecek, içeceklerimizi kimsesiz boşluklara savurdu. Aç kaldık, açıkta kaldık. Pek çok arkadaşımızı kaybettik. Kimisinin cesedini bulduk, kimisinin hatırasını bile unuttuk. Son tahlilde, ulaştığımız şu noktada, kesinlikle ifade edebilirim ki, hamdolsun, başardık, kazandık, yendik, neticeye vardık; son noktayı koyduk.

* İnsanın, beyninin en fazla yüzde 10'unu kullanabildiğine dair iddia bilim dışıdır.

Ahmet Kubilay 2018-03-06 22:08:25

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Chocolate Cosmos
    1 yıl önce
    Uzaydan seslendirilen bu konuşmaları farklı günlerde yayınlasaydınız muhtemelen yeni bölümün fragmanını beklemekle eş değer bir meraka bürünürdüm. Peki ya 11 ?