Nizamettin Hayyam Vural

Nizamettin Hayyam Vural


Black Mirror Bize Ne Gösteriyor?

18 Kasım 2021 - 17:17

Şimdi bana kaybolan yıllarım yerine spoiler* kelimesini karşılayacak bir kelime verin dilimizden. Eğer veremiyorsanız ve ben de bu kelimeyi bulamıyorsam şunu söylememe izin verin: Az sonra söyleyeceklerim Black Mirror dizisinin bir bölümü ile ilgili ağır spoiler içerir.

Black Mirror isimli dizinin bir bölümünde, insanlar, bir yapının içinde yatacak yerlerinin, tuvalet ve banyolarının olduğu, etrafı ekranlarla kaplı odalara tıkılmış. Ekranda her an, o yapının içerisinde çekilen her türden yarışmalar ve tv programları yayınlanıyor. Yaşamlarını sürdürmek ve "borçlarını" ödemek için her gün bisiklet pedalı çevirip "mil" kazanmak zorundalar. Bu kazandıkları millerle aynı yapının içinde temel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Sabahları diş fırçalarına diş macunu sıktıklarında bile mil kaybediyorlar.

(Bu hikayedeki yapı dünyaya ne kadar benziyor değil mi? Sürekli mil kazanmak zorunda oldukları bisiklet de gerçek hayattaki işlerimize benziyor. Dünyada atacağımız her adım sanki maddeye ulaşmak için atılmak zorundaymış gibi düşünüyoruz. Tüketim alışkanlığımız dizidekiyle aynı. Tüketmek için yaşayan insan yığını haline geldik resmen. Yaşarken tüketmek ayrı, tüketmek için yaşamak ayrı şey. Bunun farkında olmamız lazım.)

Bu yapının yöneticileri, bir yarışma programı düzenleyip yarışmada spor, ses, dans vb. alanlarda başarı gösterenlere, pedal çevirmek yerine yapıdaki bütün insanların ekranlarından izlediği programlarda yer alıp, hem şöhret olma hem de "rahata erme" fırsatı sunuyorlar. O program da ekranlarda gösteriliyor. Programa katılım bedeli 15 milyon mil.

(Diziyle ilgili burada söylediklerimiz de sinoptikonu temsil ediyor. Yani "Çoğunluğun, az sayıdaki kişiyi izleyerek, şeklen ve fikren onları örnek almaları yani azınlığın çoğunluğu peşinden sürüklemesi durumu. Bu şöhret kavramını daha iyi anlamak için Chris Rojek'in Türkçeye Şöhret ismiyle çevrilmiş kitabını tavsiye ederim.)

Esas kahraman, aynı ortamda pedal çevirdiği bir kızı şarkı söylerken görüyor ve senin bu yarışmaya katılman gerekli deyip kardeşi ölünce kendisine aktarılan milleri onun için feda ediyor. Kızı yarışmaya sokup kendisi milsiz kalıyor. Kız, jürinin akıl çeldirici sözleri ve sahneye çıkmadan önce kendisine içirdikleri uyuşturan içeceğin etkisiyle cinsel içerikli yayın yapan tv programındaki konu mankeni kadınlardan olmayı kabul ediyor.

(Bölümün bu sahneleri tam Yeşilçam filmi tadında. Kız şarkıcı olma hevesiyle çıktığı yolda kötü yola düşer ve ona elindeki avcundakini veren erkek çaresiz kalır. Burada kıza içirilen içecekle, günümüz insanının bir gün şöhret olmalıyım hırsının, insanlara tükettirilen ne idüğü belirsiz gıdalarla desteklendiği fikri pekala verilmeye çalışılmış olabilir.)

Ve kahramanımız (kahramanım falan değil de işte) kızın kötü yola düşmesinin üstüne bir de kızın belden aşağı videolarını, odasındaki ekranda mecburen izlemek zorunda kalır. Çünkü odalardaki ekranda günün belli saatlerinde mecburi yayın yapılıyor ve bu yayını izlememek için, tabiri caizse reklamı geç butonuna basabilmek için dahi mile ihtiyaç duyuluyor. Gözünü kapattığında da ekran kıpkırmızı oluyor ve gözünü açması için elemana baskı yapan sesler duyulmaya başlıyor.

(Yani bu tüketici sistem adama sevgiyi bile tükettiriyor. Ve bir şeye ulaşabilmen için önce benim istediğim bir şeyi satın alman lazım diyorlar. Kim mi diyor? Tabi ki satanlar. Hatta satın almak istemiyorum deme tercihini bile haracını keserek veriyorlar sana. Bu şimdilik internet ortamındaki reklam pencereleri için geçerli bir durum. Yarın ne olur kim bilir?)

Elindeki son gerçek şey yani sevgisi elinden alınan adam, bol bol pedal çevirip, yemek parasından kısıp, aynı zamanda dans çalışıp o yarışmaya katılıyor. Ha bu arada kızın videoları odasındaki ekranda dönerken ve buna engel olamazken ekrana kafa göz girip ekranı kırıyor. Ekrandan yere düşen keskin cam parçasını yarışmaya giderken yanına almayı unutmuyor. Yarışmaya girerken ona da içecek içirmeye çalışıyorlar ama o kızın sahneye çıkmadan önce eline tutuşturduğu içeceğin kutusunu da yanına almış ve girişte ben içtim bana vermenize gerek yok deyip kurtuluyor. Sahnede dans hünerlerini sergiledikten sonra camı boğazına dayayıp başka bir gerçekliğe yani isyana sarılıyor, sistemin acımasızlığı ve buradaki insanları nasıl sömürdüklerini jüriye doğru haykırıyor. Tabi bu arada yapıdaki bütün insanlar bu programı izliyor.

İşte bu bölümün bence en can alıcı sahnesi, şimdi anlatacaklarımda. Jüridekilerden biri "Bu yaptığın, bugüne kadar bu sahnede gördüğüm en iyi şovdu. İstersen haftada iki gün yarımşar saat benim kanalımda, boğazına bu camı dayayarak, aynı türde konuşmalar yapabilirsin. Bence bu, insanların ilgisini çekecektir." benzeri bir teklif sunuyor. Sonra "Karar senin, her gün pedal çevirmek mi yoksa şöhret ve rahatlık mı?" diyor. Eleman teklifi kabul ediyor.

(Gördüğünüz gibi tüketim alışkanlığındaki çarpıklığa yapılan eleştirinin kendisi bile zekice bir hamleyle tüketim malzemesi haline getirilebiliyor. Bu noktada olay artık bitmiştir. Çünkü gerçek bir isyan ve değişim artık söz konusu değildir, isyanın kendisi tüketilmek üzere yapaylaştırılmıştır. Tek çıkar yol oyunu bozmak için yola çıkmış kişi veya kişilerin, tüketimi kontrol eden mekanizmayla o anlaşmayı yapmamasıyla mümkündür. Zygmunt Bauman'ın Akışkan Gözetim kitabında ortaya koyduğu gibi; artık gözetleyen ve sömüren sistemin tepe isimleri, gözetleme ve sömürme işini yani yöneticiliği de gözetlenen ve sömürülen insanların sırtına yükler. Böylelikle görülemeyecek ve ulaşılamayacak kadar uzaklara gitmiştir. O anlamda bölümdeki jüri üyeleri de sömürülen pozisyonundadır.

Velhasılıkelam: Hayalleriniz, beyaz yakalarınız, futbol sahası büyüklüğündeki evleriniz, bir tek kanadı eksik uçakvari arabalarınız, o güzide eleştirileriniz, işiniz-gücünüz, aklınız fikriniz; bunları size sunan üreticilerle, rahatınız karşılığında yaptığınız anlaşmaların getirileri olduğu sürece hayatınız kocaman bir yalandan ibaret demektir.)

*Bir eserin konusu veya detayları hakkında bilgi veren; eser okunmadan, dinlenmeden veya izlenmeden önce öğrenilmesi durumunda alıcının eser ile ilgili düşüncelerini veya alacağı hazzı etkileyebilecek açıklama veya ipucu. (Kaynak: Wikipedia)

Nizamettin Hayyam VURAL

YORUMLAR

  • 0 Yorum