Kendimi bildim bileli gözlerim görmüyor. Bir şekilde kendimi bilebildiğim için gözlerimin görmemesine pek takılmıyordum. Başkalarını da bilme isteği baş göstermeye başladığında körlüğüme ilaç olacak bir şeyler aramaya başladım. Uzunca zamandır bir adamın ismi çalınıyordu kulağıma: Yılmaz Savunucu.
Bu adamı bulmaya karar verdim. Deniz kenarında, halk plajının bir ucunda yaşıyormuş. Aklı, saçı sakalı kadar karışık olmayan bu adam belki derdime çare bulabilir diye düşündüm. Çünkü arkadaşlarım kendi aralarında onun hikaye kurmakta ne kadar usta olduğundan bahsetmişlerdi bir keresinde.
Sol ayağım denizin içine girene kadar yürüdüm. Dengemi kaybedip neredeyse düşeceğim esnada birisi gömleğimden yakalayıp kumsala doğru çekti beni. "Teşekkür ederim." dedim o kişinin Yılmaz olmasını umarak. Bir homurtuyla karşılık verince nasılsa o olduğundan emin oldum. "Günaydın." dedim. "Gününü..." diye cevap verdi.
Konuyu fazla uzatmadan "Görmek istiyorum." dedim. Takas teklif edercesine "Görmek istemiyorum." dedi. Nedenler üzerinde konuşmadık. Hikayeyi yazmaya başladı. Yılmaz Savunucu hikayelerini kuma yazarmış. Harfler birbirinin üzerine binecek şekilde, işaret parmağıyla... Hikayeyi yazarken bir taraftan da anlatıyordu kör olduğum için. Hikaye şöyleydi:
"Görmek isteyen kör çocuk, gördüklerinden pişman yaşlı adamdan kendi gözlerini ona vermesi için yardım istemiş. Yaşlı adamı üzüntüden, kendisini sevinçten ağlatacak bir cümle bulması durumunda gören gözlerini çocuğun görmeyen gözleriyle takas edebileceğini söylemiş yaşlı adam. Çocuk ne yaparsa yapsın adamı ağlatmayı bir türlü başaramamış. Çünkü adam o güne kadar göreceği en berbat şeyleri görmüş, yaşayacağı en kötü şeyleri yaşamış ve o güne kadar o kadar çok ağlamış ki göz yaşı pınarları kurumuş. Çocuk en son çaresizce 'Bu iş olmayacak, seni ağlatacak bir şey bulamayacağım ve gözlerini alamayacağım.' demiş. Yaşlı adam gözlerinden ve gördüklerinden kurtulamayacağını duyduğu için üzüntüden ağlamaya başlamış ve gözleri ellerine düşüvermiş. Adamın hıçkıra hıçkıra ağladığını duyan çocuk sevinçten ağlamaya başlamış ve onun da gözleri ellerine düşmüş. Gözlerini birbirlerine uzatmışlar ve yuvalarına takmışlar."
Hikaye biter bitmez görmeye başladım. Yılmaz hariç her şeyi görüyordum. Ne kadar çabalarsam çabalayayım Yılmaz'ı görmeyi bir türlü başaramadım. Çünkü kendi baktığım yeri değil, Yılmaz'ın baktığı yeri, Yılmaz'ın gözünden görüyordum artık.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR