Yazıp yazıp silme kolaylığı sağlayan ekranlara sahibiz. Üstelik sildiğimiz yerde hiç iz kalmıyor. Sanki hiç yazmamışız gibi. Bilgisayarlar, tabletler, telefonlar... Varlıklarını ve faydalarını reddedemem.
Ama ben dikkati faydalarına çekmeyeceğim. Peşin bir hükümle zararlı olduklarını söyleyip konuyu kapatacak da değilim. Bana zarar verdiğini düşündüğüm tarafını anlatacağım.
Bir şeyi çok kolay yapmak veya yaptıktan sonra tek tuşla hiç yapmamışsın görüntüsü vermenin zararları üzerine konuşacağım.
Bilgisayarımızda boş bir sayfa açıp yazmaya başlıyoruz. Tek bir tuşla onu silebiliyoruz ve ekranda daha önce oraya bir şeyler yazmış olduğumuza dair hiç iz kalmıyor. Hata yok, unutkanlık var. Hataları unutmak, onlardan ders çıkarabileceğimiz izlerden mahrum kalmak çok kötü bir şey bizim için.
Aynı yazıyı kağıda yazsak daha farklı olur. Eğer tükenmezle yazdıysak silmenin bir yolu yok anca üstünü karalarsınız. (Gerçi şimdi silinebilen tükenmez kalem de çıkardılar.) Kurşun kalemle yazarsak silgiyle silebiliriz ama yine de izi kalır. Dönüp dönüp yaptığımız hataya bakamayız böyle şimdiye göre ilkel bir metot kullandığımızda. Ama insanın hata yapan bir varlık olduğunu hatırlaması çok daha kolay oluyor bu yolla.
Hata yapan insan yok artık. Yaptığı hatadan hızlıca hiç yapmamış gibi kurtulabildiğini zanneden insan var. Ve biz fark etmeden, kullandığımız bütün eşyalar buna hizmet ediyor, buna göre şekilleniyor. Hakikatin sadece yansıması olan eşya birden gerçeğin kendisi oluveriyor gözümüzde. Bu da görmek değil, körlüktür.
"Hata yapmak fırsatını Adem'e veren sendin. Bilmedim onun payından ne kadar düştü bana" demiş İsmet Özel. Silgi yok artık "delete" tuşu var. O da tuşlardan bir tuş işte. Silgi dediğimizde uyanan anlam tuşta yok. Hatta şimdi tuş demode oldu. Onun yerini de dokunmatik ekran alıyor. O da "matik" yani. Ne kadar dandik bir kelime, dokunamıyor insan. "Amaaan matik işte!" der gibi.
Ha elinde kağıt kalem de olmasa bu sefer aklına yazılır ne yazılacaksa. Silmek de öyle kolay olmaz. E ne yapacağız? Elimizde avucumuzda ne varsa çöpe mi atalım? Teknolojiyi, gelişmeyi reddedip Amişler gibi mi yaşayalım?
Sadece bakış açımızı değiştirelim. Bakış açımızı değiştirelim dediğimizde anladığımız şeyi bile değiştirelim. Gelişmekten kastımız nedir? Bilgisayarı, interneti icat etmiş olmak, bunlar ve bunlara benzer şeyleri kullanıyor olmak gelişmiş olmak demek midir? Etrafımızda ne varsa kalıcı olmaktan çıkıp, geçici olsun bizim için. Aslını isteyelim, görüntüsünü veya görüntüsünün görüntüsünü değil.
Dedem dijital fotoğraf makinesini ilk gördüğünde çok şaşırmıştı. "Ne güzel şey bu hızlıca çekiyorsun ve hızlıca çektiğin fotoğrafı kocaman ekranda görebiliyorsun" demişti. Sonra sonra şikayet etmeye başladı "Çekmeyin oğlum boşuna o fotoğrafları. Her sene yanımıza geldiğinizde bir ton fotoğraf çekiyorsunuz ama hiçbirini bir daha göremiyoruz, silinip gidiyor" diye.
Öyle veya böyle bir şeyleri hızlıca yapıyor olmak, tek tuşla hiç yapmamış gibi olmak insanı hatasız olduğunu düşünmeye itiyor. Veya hızlı yaşamak yaptığı hataları düşünmekten alıkoyuyor insanı. Hatayla da sınırlandırmayalım, ne yapıyorsa yapıp geçiyor insan. Üzerinde durmuyor, unutuyor.
Usta tezhipçiler yaptıkları işte bilerek bir yeri hatalı yaparlarmış, bu şekilde "Hatasız olan yalnızca Allah'tır" demek isterlermiş, şu inceliğe bak derler. Ben öyle düşünmüyorum. Bilerek hata yaptığını söylemek bizatihi hatasızlık iddiasıdır. Böyle yaparak eserimde o ana kadar hata yapmamıştım, tek yaptığım hata budur, onu da bilerek yaptım demiş oluyorlar.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR