Liseye giriş sınavındaki soru tipleri değiştiği için sekizinci sınıf öğrencilerinin test kitaplarının kapağında "mantık-muhakeme" kelimelerini çok fazla görmeye başladık. Arama motorunda bu iki kelimeyi arattığınızda karşınıza test kitaplarının meşhur mantık-muhakemeli kapaklarının çıktığını göreceksiniz. Yani mantık-muhakemeye dayalı soru tipleri sınavlara koyulmasa bu iki kelimeyi yan yana getirip insan için ne manaya geldiğini düşünme fırsatından da mahrum kalacaktık maazallah!
Hadi bir an için bu soru tiplerinin sınavlara koyulma amacının insanlara mantığın ve muhakemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmak ve nimetlerinden faydalanacak insan tiplerini ortaya çıkarmak olduğunu düşünelim. Nasıl sonuç verdi bu "mantık-muhakeme soruları"? Çocuklar biraz zorlandılar bu soruları yaparken, sonra o soru tiplerini de ezberleyip yapabilmeye başladılar. Çözüme ulaşılamadı yani. Hani nerede o muhteşem akıl yürütme kabiliyetine sahip, doğru yargılara ulaşabilecek çocuklar?
Eğer sen önemli bir yeteneğin ürünü olan mantık-muhakemeyi insanları aptallaştırdığı tescillenmiş çoktan seçmeli sorularla ortaya çıkarmaya çalışırsan ortaya anca "Şinanay yavrum şina şina nay..." çıkar. Çocukların düşünme, eleştirel düşünme, düşündüğünü ifade etme, yorumlama, değerlendirme yapma kabiliyetlerini zedeleyen çoktan seçmeli sorular aracılığıyla mantık-muhakeme yeteneğinde olumlu değişiklikler yapmayı ummak? İşte bunun kendisi mantık ve muhakemeden yoksunluğun en güzel örneğidir.
Şimdi diyelim ki çoktan seçmeli soruları kaldırdık, doğru düşünme sonunda doğru yargılara ulaşabilen ve kendisini ifade edebilen çocuklar yetiştirdik. İş bitiyor mu? Hayır. Düşüncemizi ifade ettiğimiz dilin "problemli" alanıyla karşı karşıya kalıyoruz bu sefer. Evet problemli! Çünkü kelimeler ifade etmeye çalıştığımız şeyi eksiltir. Üstelik o ifade etmeye çalıştığımız şey her neyse kelime formuna indirgendiğinde eksildiği gibi, konuşma dediğimiz karşılıklı icra edilen durumda, göndericinin o kelimeye yüklediği anlamla alıcının yüklediği anlam birbirinin aynısı değildir. Yani aslında konuşmak imkansızdır...
Tabii konuşmak, alt kültürün olumsuz etkilerini bir sünger gibi içine çeken ve düşünce dünyamızı mahveden dilde imkansızdır. Konuşmanın imkanı kültürden, coğrafyadan etkilenen dilin, düşünceyi de etkilediği ön kabulüyle yeni bir dile geçerek oluşturulabilir. Yeni dile de ancak alt kültürden sıyrılmış yeni insanlar geçebilir. Yeni insan yeni dili, yeni dil yeni insanı oluşturur.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR