Müslümanın müslüman kardeşi üzerindeki haklarından birisi öldüğü zaman cenazesine katılmaktır. Bu bilgiye Peygamberimizin bir hadisinden ulaşıyoruz.
Cenaze namazı kılındıktan, mevta toprağa gömüldükten hemen sonra veya daha sonra insanlar cenaze sahiplerine taziyeye giderler. Cenaze evinde, ölen kişi hakkında anıları olanlar bunlardan bahseder, yaptığı iyiliklerden, iyi huylarından bahsedilir. Ölümün hak olduğu, kaçınılmaz olduğuyla ilgili konuşmalar yapılır.
İstisnaları dışarıda bırakarak konuşacak olursak ölen kişinin yakınlarının ölümden, ölen yakınlarından bahsederken yüzlerindeki ifadenin ne kadar gerçek olduğunu görürüz. O insanlar o an gerçekten üzgündürler. Samimiyetle söylenen cümleler duymaya pek alışkın olmayan insanlar bu tablo karşısında şaşıp kalır, umulur ki ölüm dediğimiz şeyin ciddiyetinin farkına varıp sıranın sevdiklerine ve kendisine geleceğini bilirler.
Ölüm gibi ciddi bir meselenin insanların bir araya gelmesine vesile olduğu böyle bir ortamdan insan birçok şey öğrenebilir. Kitaplardan, filmlerden, konferanslardan öğrenemeyeceği şeyler olabilir bunlar. Ayrıca bildiğimiz üzere ölümün yaşı yoktur, insan her yaşta ölebilir. Ölen insanların yaşlarına göre, cenaze evinde üzerinde durulan konular da değişebilir.
Mesela yaşlı bir tanıdığımızın ölümünün ardından, evlerine gidip başsağlığı dilemiştik. Yaşlı insanların ölmeden önce gösterdikleri bazı davranışlardan konuşuldu. Yüz yaşına merdiven dayamış bir amcamızın seksen yaşındaki oğluna bana bakmıyorsunuz diye sitem edişini de dinledik, yaşlı bir teyzemizin salonun ortasına def-i tabii eyleyip duvarlara saçmasını da. Neredeyse herkes yaşlı, bakıma muhtaç anne-babaya nasıl özenle ve sabırla bakılması gerektiğinden bahsetmişti.
Bir büyüğümün tespitidir, bir de bizim cenaze evlerimizde, ince görmeyenin garip karşılayacağı bir adet vardır. Muhabbetin gidişine göre, cenaze sahiplerinin üzerinden ölümün o ağırlığını almak için, insanların dikkatini başka yöne çekecek mevzular açılır. Hatta bazen cenaze sahipleriyle, taziyeye gelen kişilerin güldüğünü, gülümsediğini görürsünüz. Tabi bu, ortamda abes bir hava oluşturmayacak şekilde yapılır.
Velhasıl ölüm dediğimiz şey "Neydi onun adı ya, dur dur dilimin ucunda... Hah: Ölüm" diyemeyeceğimiz kadar hayatımızın içindedir. Hatırlamak için illa etrafımızdan birilerinin ölmesine gerek yok. Ama cenazelere katılmak, hem ölümü hatırlamak hem de sevdiğimiz insanların acısını paylaşmak için yerine getirmemiz gereken bir vazife. Görevlerimizi hatırlamak ve sıkı sıkıya sarılmak için bir görevdir ölüm.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR