Ya insanlık olarak yaşayacağımız ciddi bir felaketin ardından elimizdeki teknolojik imkanları yitirip her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalsaydık? Kulağa çok komplocu bir soru gibi gelse de nasıl cenaze namazını birilerinin kılması diğerlerinin üzerinden sorumluluğu kaldırıyorsa, böyle soruları da birilerinin sorması gerektiğini düşünüyorum. Belki verilecek cevaplar soruyu soranlar ve soruya cevap arayanlarla birlikte diğer insanların da işine yarar. Belki de bu soruyu sormayı, soruya cevap bulmak için çaba göstermeyi ve cevaplardan hareketle önlemler almayı kimler ilk akıl edebildiyse onlar sağ çıkabilecek bu felaketten. Kim bilir...
Lewis Dartnell "Uygarlığı Yeniden Nasıl Kurarız?" ismiyle Türkçeye çevrilen kitabında uygarlığın çökmesi durumunda ihtiyaç duyacağımız temel şeylerden bahsediyor: barınak, yiyecek, tarım, yakıt, ilaç, enerji, kimya, tıp, ulaşım, iletişim, sanayi, zaman ve yer tayini... Kaçımız şu an kullandığımız enerji kaynakları ve teknoloji olmadan bu ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceğini biliyor? Mesela günümüzde kullanımı ciddi anlamda yaygınlaşmış olan hibrit tohumların uygarlığın yeniden tesis edilmesini gerektirecek bir felaketin ardından tarımsal üretimin devamlılığına engel olacağını biliyor muyuz?
Birileri bu riskin farkında. Dünyadaki tohum çeşitliliğini korumak için kurulmuş yüzlerce tohum bankası var. Bunlardan Türkiye Tohum Gen Bankaları, Millennium Seed Bank (Binyıl Tohum Bankası) ve Svalbard Global Seed Vault'a (Svalbard Küresel Tohum Kasası) dikkat çekmek istiyorum.
Svalbard Küresel Tohum Kasası, Norveç'in Spitsbergen Adası'ndaki bir dağın 125 metre içerisine yapıldı ve 2008 yılında açıldı. Patlamaya dayanıklı kapıları, çelikle güçlendirilmiş 1 metre kalınlığındaki duvarları olması ve kutup dairesinin içinde yer alması sebebiyle (Tohumların uzun dönemli korunması için ciddi avantaj sağlıyor.) filizlenebilir buğday tohumları ve arpa tohumlarının burada bin yıldan uzun bir süre korunabileceği tahmin ediliyor. 4,5 milyon tohum örneği depolama kapasitesine sahip bu tesiste 2018 verilerine göre yaklaşık 1 milyon tohum örneği korunuyor.
İngiltere'de kurulan Millennium Seed Bank ise dünyadaki yabani bitki türlerinin % 15'inden fazlasını koruma altına almış durumda. Nükleer bombalara karşı korunaklı olan bu tohum bankasının Şili, Kenya, ABD, Çin, Ürdün, Suudi Arabistan, Lübnan, Güney Afrika gibi yüzden fazla uluslararası ortağı var. Ayrıca dünyadaki tohum bankalarının en büyüğü. Öğretmenlerin iletişime geçmesi halinde öğrencilerde farkındalık oluşturmak adına ziyaret de edilebiliyor.
Gelelim bizim ülkemizdeki duruma. Biri Ankara'da biri İzmir'de olmak üzere iki tane tohum gen bankamız var. 2019 yılı verilerine göre 250.000 tohum saklama kapasitesine sahip tohum gen bankalarımızda 3400 türe ait, toplam 105.476 tohum örneği korunuyor (Bu konuda daha fazla bilgi vermek isterdim ama şu anda Tarım ve Orman Bakanlığı'nın internet sitesine girilemiyor ne hikmetse.).
Bu verdiğim üç örnek yaşanması muhtemel, insanlığı sıfır noktasına getirebilecek felaket senaryosunun gerçekleşmesi durumunda, eğer eski usullerle ekmeyi biçmeyi hatırlayan birileri kalmışsa umut ışığı olabilecek türden. Hibrit tohumları daha çok üretmek ve daha çok kazanmak adına yaygınlaştıran özel sektörün tohumluk üretiminde kamuya karşı ezici gücü kırılmadıkça ikinci bir felaket beklemeye gerek yok, felaket olarak bu durum yeter de artar bile. Hibrit tohum, felaket, tohum bankası falan diyorsun da biz ne yapalım diyorsanız en azından yediğiniz şeyin ekmek değil ekmeğimsi bir şey olduğunu fark edin, gerisi gelir.
Nizamettin Hayyam VURAL
YORUMLAR