Kabaca söylemek gerekirse beyindeki frontal lob muhakeme, limbik sistem ise duygu merkezidir. Bu iki bölge arasında bilgi alışverişini sağlayan özel sinirler vardır. Limbik sistemin ana elemanı olan amigdalanın aşırı faaliyetleri frontal lob tarafından kontrol edilir. Böylece aşırı duygusal yüklenme engellenmiş olur. Peki bu kontrol mekanizması zayıfladığında neler olur? Aşırı duygular muhakemeyi baskılar ve insan hatalı yargılara varmaya başlar. Bu bozukluk da haliyle davranışlara, konuşmalara, alınan kararlara yansır ve insana kritik hatalar yaptırır.
Olaylara Aristo mantığıyla değil duygularıyla bakan bir insanın ciddi zararlara sebep olacak hatalar yapması kaçınılmazdır. Haliyle bu hatalar sadece o kişiyi ilgilendirmez. Aile ortamında tüm aileyi, iş ortamında tüm çalışanları, sosyal ortamda ise o ortamdakileri olumsuz yönde etkileyecek hatalar yaptırır insana. Yani tek bir insandaki bir anomali, ilişki içinde olduğu tüm insanları etkileyen, sonuçları ölçülebilir bir bozucu enerji meydana getirir. İşte bu şey, “bereketsizlik” diye tabir edilen halin ta kendisidir. Bu anlamda aslında bereketsizlik, soyut bir kavramdan ibaret değildir. Bereketsizliği doğuran somut bir mekanizma vardır ve neden olduğu sonuçlar ölçülebilir niteliktedir. Bu arızalı hale giren bir insanın aracı belli bir mesafede 100 lira yakması gerekirken 150 lira yakar mesela.
Bu arızalı hale sık sık giren bir insana bir iş emanet edilemez. Çünkü bu haldeyken insanın algıları bulanır. O kişi verilen komutları algılamakta zorluk yaşar, duygularıyla hatalı yargılara vararak tuhaf hatalar yapabilir veya başta yaptığı işin önemine sonuna kadar inanır gibi gözükse de yoldayken o uğraştığı iş, onun için bir anda anlamsız hale gelir ve sonuçta işin aksamasına sebep olabilir.
Duygularıyla hareket eden kavimler, zihinlerinde analitik mantığın oturmuş olduğu kavimlere karşı maça 10-0 geride başlamış gibi olurlar. Bilim, teknoloji, sanayi, sanat, spor kısaca uluslararası rekabetin söz konusu olduğu tüm alanlarda duygudurum kontrolü zayıf olan kavimler rakipleriyle rekabet etmek bir yana asırlık fark yemeye mahkum hale gelirler. Bu çıkmazdan kurtulmanın yolu, frontal lobu güçlendirecek şekilde muhakeme yeteneğini geliştirmeye odaklanmak ve böylece limbik sistemin aşırı faaliyetlerini engelleme konusunda beynin daha donanımlı hale gelmesini sağlamaktır.
Burada suçlu duygular değildir. Duygular insanın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Asil duyguları olmayan bir insandan hiçbir değer üretmesini bekleyemezsiniz. Arızalı olan şey, basit kişisel menfaatlerden, zaaflardan kaynaklanan basit duyguların muhakemeyi kapatmasıdır. Bu hastalığın ilacı da, bu basit duyguları tetikleyen altkültür kodlarını terk etmek ve yeni bir kültüre geçmektir.
Mazhar F. GÜR 29.11.2020 (Proje 99)
YORUMLAR