Ülkemizde her yaş grubundan büyük bir kitle futbolu takip ediyor ve bu kitlenin büyük bir kısmı da - özellikle erkekler- bir takımın fanatiği. Erkek erkeğe yapılan muhabbetlerin çok büyük bir kısmını futbol işgal ediyor. Televizyonlarda saatlerce maç analizleri, bahisçiler için maç tahminleri yapılıyor. İnsanlar birbirlerine futbol yüzünden küsüyor, küfürleşip birbirleriyle kavga ediyorlar.
Günün büyük bölümü futbol haberleri ve maç analizleri okumak-izlemekle, futbol üzerine konuşmakla, eğer sağlam fanatiklerdenseniz o şehir benim bu şehir senin deplasman maçlarına gitmekle geçince geriye ne kitap okumaya vakit kalıyor ne de kendini dinlemeye. Bu kadar çok vakit ayırmak fanatizmi güçlendiriyor ve fanatizm her konuda ortaya çıkan genel bir tavıra dönüşüyor. Bu kez mesela politikada da fanatizm hakim olmaya başlıyor.
Fanatizm adalet hissini zayıflatır. İnsan kendi takımından oyuncu bariz bir şekilde faul yaptığında onun aslında rakibe dokunmadığını düşünebilir ya da oyuncu kendini yere attığında ona kesinlikle faul yapıldığına emin olabilir. Yani gözünün önündeki şeyi göremez.
Örneğin Cristiano Ronaldo’ya sempati duyan birisi Messi’nin bazı yeteneklerini göremez. Mesela Ronaldo en az onun kadar kibirli olsa da Messi’yi kibirli bulur da Ronaldo’ya gelince, "Onunki özgüven." der. Bu adaleti inciten yaklaşım, hayatın diğer alanlarında ulaştığı yargılarda da kendini belli eder.
Fanatizm nefret ve şiddeti artırır. Toplumsal düzeyde düşündüğümüzde fanatizm kaosa ve iç karışıklığa meyyal bir sosyoloji demektir. Fanatik toplumlar çabuk dolduruluşa getirilip aldatılabilir. 1960 Endonezya darbesinde darbede rol alan paramiliter organizasyonun lideri olan Anwar Congo, gençlik yıllarında Amerikan filmlerinden çok etkilendiklerini, film yıldızları gibi giyinmeye çalıştıklarını anlatıyor. İsyancı gençleri film sahnelerindeki gibi öldürdüklerini ve bundan keyif aldıklarını anlatıyor. Filmlerdeki gibi gençleri arabada sorguya çektikten sonra boğup çöp kutusuna attıklarını anlatıyor. Anlaşıldığı kadarıyla o gençleri rahat rahat katletmelerine kendilerini film yıldızı gibi hissetmeleri yardımcı olmuş. İşte bu psikolojinin ve vicdan zaafının altyapısını yine fanatizm oluşturmuş.
Fanatizm aynı zamanda kendini gerçekleştirme mecrası bulamayanların tatmin olma yoludur. İnsanları fanatizme iten şey hayatta kendini gerçekleştirmeyi başaramamaktır. Hedeflerine ulaşamayıp tatmin olamayan bireyler kendini kolay yoldan gerçekleştirebilmek için fanatizme sığınırlar. Çünkü bir takımın veya bir siyasi partinin fanatikliğini yapmak hiçbir vasıf gerektirmez. O takımı ya da partiyi seçersin o kadar.
Ülkemizde fanatizm o kadar yaygın ve etkili hale gelmiş ki, felsefe bölümündeki “Platoncu” öğretim üyesi, öğrencilerine “Aristo’nun Organon’nunu çöpe atın gitsin, az bir şey kitap okuyun o kadarını siz de yazarsınız.” diyebiliyor. Fanatizm felsefeye bile metastaz yaptıysa nereye yapmamıştır bilemiyorum.
Fanatizm aşağılık psikolojisinden, kibirden, tembellikten ve bencillikten doğar. Fanatizmi terk etmeden uzun vadeli başarılara ulaşmak mümkün değildir. Günlük hayatınıza bir de bu açıdan bakın ve hangi konularda fanatiklik kaynaklı yanlış okuma yaparak adaletsizce davranıyor olabilirsiniz diye kendinizi yoklayın. Fanatizm bulaşıcı ve ilerleyici bir hastalıktır.
Mazhar F. GÜR 14.05.2019 (Proje 99)
YORUMLAR