Türklerde göçebelik dönemindeki yaşam stilinden kaynaklanan sosyal kodlar halen zihinlerde etkisini sürdürmektedir. Yıllar boyunca göçebe yaşamış olan Türkler, bu süre boyunca belli anlayış kalıpları edinmiştir. Bu anlayış kalıpları dillerine, duygularına, hayal dünyalarına, törelerine, alışkanlıklarına ve tüm davranışlarına yansımıştır. Oluşan bu tarz, yıllarca göçebeliğin devam etmesiyle iyiden iyiye yerleşmiştir.
Göçebe yaşam biçiminde temel mesele yeterli besin bulmak ve hayatın devamını sağlamaktır. Gerekli olan şeyler: sabır, kas gücü, tehlikelere karşı tetikte olma, beş duyuya hakim olma, sınırlı olan kaynakları idareli kullanma ve temel el becerilerini geliştirmektir. Göçebe yaşam biçimi bir sistem kurmayı gerektirmez, entelektüel faaliyetler gereksizdir, kelime dağarcığını geliştirmenin pek bir ehemmiyeti yoktur. Oyun kurmak, strateji üretmek zorunda değilsinizdir. Yazıyla, metinle, kitapla işiniz olmaz. Gündemle de ilgilenmezsiniz, hele borsayla hiç işiniz olmaz.
Göçebe yaşam biçiminin gerektirdiği özellikler, şehirli hayatında da işimize yarar. Sabır mesleğimiz ne olursa olsun bize lazım olan bir şeydir. Kas gücünü artırmak bizi daha enerjik ve sağlıklı hale getirir. Tehlikelere karşı tetikte olma durumu da eğer tehlikeyi rasyonel bir şekilde tanımlayabilirsek çok önemli bir vasıf haline gelir: Bir şirketin CEO'sunun gelecek ekonomik krizi öngörebilmesi, onun gerekli önlemleri almasını sağlayacaktır. Göçebeler bir sesten, bir kokudan tehlikeyi fark ederken bir CEO ekonomik verilerden ve günlük haberlerden tehlikeyi okur.
Beş duyuya hakim olmak, etrafımızda dönen şeylerin farkında olmamızı sağlayacaktır ve daha derin hislerin gelişmesine de temel olacaktır. Ama göçebe yaşamın zihinlerde oluşturduğu bazı kodlar ise şehirli yaşamı için handikaptır. Sistem fikrinin ve kurumsallığa olan inancın oturmaması bu olumsuzluklardan biridir. Zihnimizde göçebe kodları hakim hale geldiğinde bu anlayış silikleştiği için, sistemlerin gerektirdiği kurallara uymakta gevşek davranmaya meyilli hale geliyoruz. Entelektüel birikime verdiğimiz önem az olduğu için uzmanlığa ve her türlü entelektüel birikime olan saygımız azalıyor. Bu da bilim adamı, sanatçı, düşünür çıkmasını zorlaştırıyor. Strateji geliştirme anlayışı olmadığı için problemlere sistematik çözümler üretemiyoruz. Bu yüzden genelde enerji, kaynak ve zaman israfı yaparak problemi atlatıyoruz. Sistem anlayışı olmadığı için başımıza gelen şeylerden ders çıkaramıyor, benzer bir durumda tekrar aynı israf zincirini diziyoruz. Gündemi kapsamlı bir şekilde, farklı kaynaklardan takip etmediğimiz için kolaylıkla oyuna getiriliyoruz. Göçebe yaşam biçiminde hayatta kalma savaşı verildiği ve insanlar sürekli beslenmek için rekabet içinde olduğu için, bu kodlar aktif hale geldiğinde, yükseldiğini gördüğümüz alt kademe çalışanının koltuğumuzu tehdit ettiğini düşünerek ayağını kaydırmanın yollarını aramaya başlıyoruz.
Göçebe hayat tarzında yazılı kültür kendine yer bulamaz. Bunun nedeni, sürekli değişen mekana karşı, değerleri sabitleme aracı olarak “söz”ün kullanılmasıdır. Göçebe yaşam stilinde sözlü kültür dominanttır. Yine bu göçebe kodları canlandığında; yazılı iletişimi yok saymaya başladığımız için yazılı uyarıları, ilacın prospektüsünü, elektronik aletlerin kullanma talimatını, altına imza attığımız belgenin metnini pek okumayız ve yazılı kuralları kavramakta zorluk çekeriz.
Birey olarak bu göçebe kodlarının etkilerine maruz kalmamak için yeni şehirli kodlarından oluşan bambaşka bir zihin evreni kurmamız gerekiyor. Çünkü bu kodların kökleri toprağın çok derinlerine kadar ulaşıyor, nesillerden nesillere etkili bir şekilde devam ederek gelmiş. Bu “ağaç”lar artık zehirli meyveler veriyor, yedikçe daha da yediriyor ve bizi daha da zehirliyor. Dolayısıyla daha verimli meyveler veren ağaçlar inşa etmemiz gerekiyor. Bunu başarabilmemiz için, fert fert günlük hayatımıza çeki düzen vermeli, bize engel olan tabularımızı yıkmalı ve hayata bakış açımızı tazelemeliyiz.
Mazhar F. GÜR 18.09.2017 (Proje 99)
YORUMLAR