Bir uzmanlık inşa edebilmek için -temel düzeyde de olsa- başka birkaç uzmanlık alanıyla da ilgilenmek gerekiyor. Alakasız konulu bir filmde (kaliteli olmak şartıyla) bile, kendi alanında uzmanlığını geliştirme fikriyle izlendiğinde ufuk açacak bir detaya rastlayabilirsiniz. Bu da alanınızla ilgili bir probleme dair alternatif fikirler üretmenizi kolaylaştırır, bilgilerinizi daha kalıcı hale getirir.
Bir senaryo yazarını ele alalım. Sadece teknik bilgilerle ve önemli filmleri ezbere bilmekle gerçek bir senarist olunabilir mi? Bir senaryo yazarının orijinal işlere imza atabilmesi için tarihten, sosyolojiden, felsefeden hatta bazen teorik fizikten de beslenmesi gerekir. Uzmanlık seviyesinde olmasa da bu ve birçok farklı disiplinde temel seviyede bilgi sahibi olması gerekir. Çünkü sinema hayatın bir yansımasıdır ve hayat kadar kompleks bir yapıya sahip olmazsa izleyici için doyurucu olamaz. Sinemanın iyice ilerlediğini ve orijinal işler çıkarmanın gitgide daha da zorlaştığını düşünürsek bunun artık zorunluluk olduğunu söyleyebiliriz.
Bizi interdisipliner düşünceye ısındıracak ilginç şeyler var. Fark etmek için bu düşünce yapısına sahip olmak gerekiyor. Örneğin tarihi bir mimari yapı olan "atriyum"dan bahsedeyim. Özellikle M.Ö. 2. yüzyılda Pompei şehrinde yapılmış binalarda yaygın olarak kullanılan bir avlu modelidir; tepede bir pencere ve hemen hizasında, tabanda ise bir havuz vardır. "Atrium" kelimesi avlu anlamındadır. Ama aynı zamanda tıp terminolojisinde kalbin kulakçığına verilen isimdir. Kalbin sağ kulakçık yapısını konuşursak, vücuttan gelen kirli kanın kalbe giriş yaptığı odacıktır. Kan geniş bir damar ağzından bu odacığa dolduktan sonra, kalbin daha geniş ve daha kaslı yapısı olan karıncığa geçer. Kan karıncıktan da temizlenmek üzere akciğere pompalanır. Kalbin atriyumuyla binanın atriyumu aslında yapı olarak birbirine çok benziyor. Binanın atriyumundaki tepe penceresinin kalpteki karşılığı kanı kalbe getiren geniş damarın ağzıdır. Havuzun karşılığı olarak da kulakçık ile karıncık arasında kanın geçiş yaptığı bölgeyi düşünebiliriz. Binanın atriyumunda iki boşluk arasından geçen şey güneş ışığıyken kalbin atriyumunda ise kan aynı şekilde kanalize oluyor. Bu tür benzerlikler yakalamak bizi alanımızda ve diğer disiplinlerdeki çalışmalarımızda motive edecek ve uzak ara bağlantılar kurma becerimizi geliştirecektir. Özgün düşünebilmek de uzak ara bağlantı kurmayı başarmaktan geçiyor.
Hematolojinin ilgilendiği bir kan hastalığı olan "vonWillebrand Faktör Hastalığı"nı ele alalım. Bu hastalıkta; kanın pıhtılaşmasını sağlayan "trombosit" adlı hücrelerdeki bir proteinin işleme safhalarında problem meydana geliyor. Trombosit üzerinde bulunan vonWillebrand Faktör (vWF) adındaki protein, trombositin kanama olan bölgeye yapışmasını sağlayan bir algılayıcıdır. Normalde trombositin üretiminden sonra belli bir olgunlaşma süreci başlar. Bu olgunlaşma sürecinde hücrede küçük ama hayati öneme sahip değişiklikler olur. Bu değişikliklerden biri de, ham haliyle normalden uzun olan vWF'nin kısaltılmasıdır. Bir enzim, bu proteini kısaltır. Bu kısaltma işlemi yapıldıktan sonra trombosit kan dolaşımına salınır. Fakat bu hastalıkta kısaltma işlemi atlanır ve trombosit bu şekilde dolaşıma salınır. Uzun kalan vWF, geçtiği ince damarlarda damar duvarını hasara uğratır ve defolu trombositler bir yerde damarı tıkar. Tıkanıklık, diğer kan hücrelerinin bu yığıntıya çarpıp patlaması ve buraya yapışmasıyla daha da artar. O bölgeye gelen hücrelerin çarpıp patlamasıyla yıkım kümülatif olarak devam eder. Benzer bir mekanizma, mandalinaların üretim-pazarlama sürecinde de ilginç bir şekilde karşımıza çıkıyor. Mandalina, dalından sapı kesilip toplanırken sap uzun bırakılırsa ve bu şekilde kasalara konursa, mandalinanın sapı diğer mandalinaların koruyucu tabakasına zarar verir. Kabuğu zedelenmiş mandalina çabucak çürür ve sağlam mandalinalara da bu çürük hızla yayılır. Kümülatif bir şekilde, kısa sürede kasadaki mandalinalar çürümeye başlar. Sizce de mekanizma vWF hastalığınınkine çok benzemiyor mu? Bu arada mandalina, içerdiği pektin ve potasyum gibi maddeler sayesinde damar tıkanıklığını engelleyici özelliğe sahip.
Gerçek işlere imza atabilmemiz için interdisipliner mantığı oturtmamız ve okuduğumuz her kitaptan, okuduğumuz her makaleden, izlediğimiz her belgeselden, izlediğimiz her filmden uzmanlık alanımızın evrenine açılan bir kapı aramamız lazım. İşimizle günlük hayatımızın sınırlarını makul bir şekilde silebilmemiz ve sürekli yeni ilhamlara açık olabilmemiz lazım.
Mazhar F. GÜR 14.09.2017 (Proje 99)
YORUMLAR