Nezaket kuralları, muhataba saygısızlık etmemek için düzenlenmiş, ona değer verdiğinizi göstermeyi sağlayan yazısız toplumsal kurallardır. Önemlidir. Gel gör ki nezaket kuralı diye yerleşmiş bazı kurallar, tam tersi hakaret niteliği taşıyor sanki. Hakaret değilse de en iyi ihtimalle anlamsız. Mesela misafirlikte “Ye ye, daha da ye.” diye şiddetli bir şekilde ısrar edilmesi gibi. Yine, sofra kurulmuş herhangi bir ortamda “Yeni yemek yedim.” diyen insana “Yersin yersin.” diye ısrar edilmesi gibi.
“Bir Başkadır” dizisinde Hilmi’nin hocayı yemeğe davet ettiği sahne, bu durumu çok güzel yansıtmıştı. Hilmi “Arkadaşlarla pide söyleyecektik, sizi soruyorlar.” diyor hocaya. Halinden tavrından da yemek yemek istemediği gayet net belli olan hoca “Sağ olun yedim, aç değilim. Biraz yürüyeceğim.” diyor ve “Siz yiyin dönerinizi.” diye ekliyor. Hoca “pide” yerine “döner” dedi diye, hareketlenip yürümeye başladığı halde Hilmi “Döner söyleyelim hocam?” diye ısrar ediyor. Hoca durup tekrar cevap vermek zorunda kalıyor.
Hilmi’nin bu nezaketen yaptığı davranış, tamamen mantık dışı. Eğer buna bir anlam yüklemeye çalışsaydık Hilmi’nin hocaya şunları demek istediğini düşünürdük: “Hoca sen tokum dedin ama yalan söyledin aslında açsın. Senin canın pide değil döner çekti. Bunu da bana söylemeye cesaret edemedin. Ben sana yardımcı olayım, döner söyleyelim mi?”. Hilmi bunları düşünerek söylemedi ama davranışını anlamlı hale getirmeye çalıştığımızda böyle bir şey ortaya çıkıyor: Bir hakaret!
Hilmi bunu ya sırf alışkanlıktan ya da hocaya değer verdiğini göstermek için yaptı. Fakat hocanın yüz ifadesinden anlaşılabileceği gibi tek yaptığı onu yormak oldu. Gerçekten değer verdiğini göstermesi için derdini sorması ve onu rahatlatmaya çalışması gerekirdi. Çünkü hocanın her halinden canı sıkkın olduğu barizdi.
Bu örnekte görülen örüntü, günlük hayatta farklı örneklerle tekrarlanıp duruyor: Bir insana değer verildiğini gösterme adına ısrarcı bir şekilde yüzeysel düşünce tabanlı göstermelik eylemlere girişilirken asıl işe yarayacak olan, muhatabın halinde gerçek bir değişime sebep olacak destek ıskalanıyor. Buna farkındalık eksikliği de sebep olabiliyor, özgüven eksikliği de. Birinin bir sıkıntısı olduğunda ya da bir hata yapıyor olduğunda insanlar ya bu durumu fark etmiyorlar ya da söylemeye çekiniyorlar. Ama “nezaketen” bir insanın hatasını yüzüne vurmayanlar, arkasından konuşmaktan hatta onunla alay etmekten de çekinmiyorlar.
Birine bir şey önerdiğinizde de bu durum ortaya çıkıyor. Mesela birine bir kitap önerdiğinizde “Tabii, okurum o kitabı.” dese de, "Bir günde bitiririm ben onu, bu hafta sonu okuyayım." diye zamana bağlasa bile onun bu konuda samimi olduğuna emin olamazsınız. Hiç ilgisini çekmese de çok ilgisini çekmiş gibi yapmış olabilir. Nezaketen! Aslında sizi nezaketen aldatmış, size nezaketen yalan söylemiş olur.
Nezaket kurallarının bu yanlış uygulaması altkültürden kaynaklanıyor. Altkültür, her şeyin içini boşaltır, derinliği yok eder ve yüzeyselleştirir. Meyvenin etli kısmı gider, geriye kabuğu kalır. Vitamini kabuğunda zaten*, siz devam edin.
*Bu düşünce tamamen safsatadır. Meyvelerin kabukları, meyvenin içeriğini koruması için yaratılmıştır. Örneğin elmadan murat edilen vitaminler, etli kısmında bolca bulurken kabuğunda çok az miktardadır. Doğrusu "Kabuğu da faydalı." ifadesidir.
Mazhar F. GÜR 09.02.2021 (Proje 99)
YORUMLAR