1500 öğrencisi olan bir özel okulun 2021 yılı ortalama yıllık cirosu yaklaşık 40 - 70 milyon lira civarındadır. (Veriler bölgeye göre değişkenlik gösterebilir.)
Okul ücretleri, çalışma koşulları ve benzeri sorunlar ile zaman zaman gündeme gelen özel okullar, hiç de insanlara makyajlanarak sunulduğu gibi değil. İşin mutfağında yaşananlar insanlara sunulanın çok uzağında olsa da muhtelif iş kolları bağlantıları ve dolaylı bağlantılarla özel okullar piyasaya ciddi bir para akışı sağlıyor.
Özel okullarda fiyatlar neden yüksek?
Özel okulların çoğunda şeffaf bir fiyat kriteri yok. Eğitim ücreti dahil diğer tüm giderler, insanlara maliyetinin çok üzerinde sunuluyor. Örneğin, okullar bir yemek firması ile öğrenci başı yıllık 4000 liraya anlaşıyor. Sonrasında okul, veliden yemek ücreti olarak 5000 lira istiyor. Böylece okul öğrenci başı 1000 lira kâr etmiş oluyor. Bunu çoğu okul yaptığı için insanlar, ortalama yemek fiyatının, okul tarafından verilen fiyat aralığında olduğunu düşünüyor. Okul, bir firma ile anlaşmak yerine yemek işini kendi çalışanlarıyla çözerek maliyeti daha da düşürebiliyor. Ama piyasayı bildiği için, yapılan daha az masrafı veliye değil kendisine yansıtıyor ve sonuç olarak veli adına değişen bir şey olmuyor. Bu fahiş fiyatlara bireysel olarak önlem alınabilir mi? Sonuçta para verecek olan sizsiniz, para kazanacak olan ise onlar. Okuldan şeffaf bir hesaplama istediğinizde gerçek ortaya çıkacaktır.
Gelelim kitap ücretlerine. Okullar, kitapçılarla belirli bir fiyata anlaşıyor. Burada amaç, kitapların okulda toplu şekilde satılmasıyla güya velinin daha çok masraf yapmasının önüne geçmek. Okul, kitapçılarla anlaştığı fiyatın üzerine biraz daha ekliyor. Velinin tek seferde ve daha ucuza kitap alma amacını kendi lehine çevirip kitapları veliye daha pahalı satabiliyor. Veli de kitaplar önüne hazır olarak geldiği için bu durumdan memnun oluyor. Halbuki veli biraz piyasa araştırması yapsa en az %20 - 30 kârı olacaktır.
Öğrenci servisleri konusunda da kitap ve yemekte olan senaryonun benzerini görüyoruz. Okul burada da anlaşma yaptığı firmanın verdiği fiyattan daha fazlasını veliye yansıtabiliyor. Ayrıca okullar genelde bir tane servis firması ile anlaşıyor, başka bir firma olmayınca ortada rekabet olmuyor. Haliyle belirlenen servis ücreti şeffaf olmuyor. Veli rekabetsiz ortamda kendisine sunulan fiyatı kabul ediyor ve işin detayına girmeyip aslını öğrenmedikçe servis konusunda da aldatılabiliyor.
Özel okulların belki de en çok kazandığı kalem, okul kıyafeti. İlk ve orta öğretimdeki öğrencilerin belirlenen kıyafetleri giymeleri zorunlu. Devlet okullarının okul formaları piyasada makul fiyata alınabiliyor. Özel okullarda ise forma okulda satıldığı için fiyatı okul belirliyor. Okul, anlaşmalı bir firmanın ürettiği formaları makul fiyata mâl ediyor ama bu makul fiyatı veliye yansıtmıyor. Diğer yandan çocuk, tek kıyafeti uzun zaman giyemeyebilir, eskitebilir veya yırtabilir. Bir de bu kıyafetlerin yazlık, kışlık, eşofman boyutunu düşündüğünüzde veliye masrafı az olmuyor. Kıyafetlerin çoğunun birinci kalitede olmadığı da bir gerçek.
Veli tarafından en çok para ödenen kalem ise eğitim ücreti. Okullar giderlerini buradan karşılıyor. Eğitim ücretine belirli bir kâr oranı da ekleniyor. Eklenen kâr oranı okulun konumuna, imkânlarına, bulunduğu bölgedeki kalitesine göre değişiyor. Bu nedenle farklı özel okullar arasında iki – üç kat fiyat farkı ortaya çıkıyor. Bunun da şeffaf bir ölçeği yok. Kampüs büyükse imkân fazla, fiyat yüksektir. Eğitim bunlardan mı ibaret?
Özel okullarda öğretmenler nasıl seçilir ve öğretmenlerin çalışma koşulları nasıldır?
Öğretmenleri özellikle seçerek alan bazı okullar var. Ama bunu hakkıyla yapan ve öğretmenin hakkını veren kurumların sayısı çok az. Öğretmen, alanında tecrübeli, yaşadığı bölgede isim yapmış bir öğretmense ve branşı popülerse genelde hakkını alır. Birçok okulda bu öğretmenlerden vardır ama sayıları çok azdır ve genelde dereceye oynayan öğrencilerin derslerine girerler. Yani siz, emek emek kazanıp okula verdiğiniz, söz gelimi, 40.000 lira karşılığında bu öğretmenleri göremezken, bursla gelip okuyan öğrenci bu öğretmenden ders alır. Bunların dışında genel olarak tecrübeli ya da tecrübesiz gibi ciddi bir ayırıma gitmeksizin, okulların belirledikleri maaşı, "şeffaf çalışma kriteri" adı altında yerine göre günde 12 - 13 saat çalışmayı, iş tanımı ve haricindeki her işi yapmayı kabul eden kim olursa onu öğretmen olarak çalıştırırlar. Karşılığında okullar onlara çok komik rakamlar ödeyerek (asgari ücret ya da aşağısı) öğretmenlik mesleğini de, onurunu da, iş ahlakını da hiçe sayarlar. Tabii velinin bundan haberi olmadığı, olsa da bunu önemsemediği için veli öğretmenlerden ciddi bir performans bekler. Ama öğretmen her şeye koşturulduğu için patlamaya hazır bir bomba gibidir. Çalışma süre sınırını çok aştığı için o bomba bir yerde patlar, bundan öğrenci de öğretmen de zarar görür. Veli para ödediğiyle kalır, öğretmenden beklediği verimi alamaz. O nedenle bir okula öğrenci kaydettirirken sorulacakların başında öğretmenlerin ortalama maaşı ve çalışma saatleri gelmelidir. Bunun kurum içi özel bilgi olduğunu iddia edip maaş ortalamasını söylemeyen, şeffaf olmayan kurum muhtemelen haksızlık yapan bir kurumdur. Değilse neden söylemesin ki?
Bir de yabancı uyruklu öğretmen furyası var ki hiç sormayın. Yabancı uyruklu öğretmenin dil derslerini verebilmesi için pedagoji bilgisinin var olup olmadığı, eğitim verdiği ülkenin sosyal yapısına ne kadar hâkim olduğu ve buna benzer özellikleri bilinmeden, sırf yabancı olduğu için çalıştırılan öğretmenler var. Yabancı dili bizzat o dili konuşan kişinin verdiğini belirten reklamlarla cazip gibi gösterilen bu teklifin ardına bakmak lazımdır. Öğrenci buna rağmen dil öğrenemiyorsa orada da bir bit yeniği var demektir.
Özel okullarda veli ne kadar söz sahibidir?
Veli, çoğu kurumda patron gibidir. Her şeye hâkimmişçesine birçok konuya müdahale eder. Öğretmen işin uzmanı olarak ders verirken farklı metotlar deneyebilir. Bunun sonucunda öğrenci biraz zorlandığında ya da bu metodu diğer öğrenciler gibi benimseyemeyip onların gerisinde kaldığında (bu, öğrencinin faydasına bile olsa) veli bunu kabullenemez. Metodun yanlış olduğunu savunur, ortalığı karıştırır, öğretmenin işine son verilmesine neden olacak kadar çirkinleşebilir.
Özel okullar gerçekten her zaman başarılı mıdır?
Her bireyin başarısı kapasitesine ve yeteneğine göre ölçülmelidir. Ama sistem, başarıyı, neredeyse sadece genel sınavlarda elde edilen başarıya endekslediği için başarı kriterleri buna göre şekillenmiştir. Haliyle özel okullar da bunun üzerine bir tablo çiziyor ve kendi belirledikleri tabloda hiçbir zaman başarısız görünmüyorlar. Şöyle ki, bir okulda derece yapan ve genel sınavlara giren öğrenciler arasında yapılan sıralamalarda iyi bir yüzdelik dilime giren öğrenciler varsa bu başarıdır. Ama yok ise bu sefer örneğin yüzde 20 - 40 gibi bir dilim üzerinden ve herhangi bir okul kazanan öğrenci sayısı üzerinden okullar size bir tablo çıkarırlar. O tabloda öğrenci, sıralamada çok aşağıda bile olsa herhangi bir okul kazanmıştır ve “başarılı” olmuştur. Ya da ülke sınav sonuç ortalaması üzerinden zaten yeterince düşük olan genel ülke ortalamasını baz alırlar ve kendileri o ortalamanın üzerinde oldukları için yine sözde başarılıdırlar. Hani her türlü imkâna sahip çocukla, doğru dürüst okul görmemiş çocuğun girdiği o aynı sınavın ortalaması... Bunu da çok fazla rakamın olduğu bir tablo ile sunarlar ki bir başarı imajı oluşsun.
En çok tartışılan mesele: Özel okullarda notlar şişiriliyor mu?
Evet, şişiriliyor. Bunu bizzat okul, veli isteğiyle yapıyor. Okul, öğrenciye yüksek not vermezse veli bunu kabullenmiyor, okulu, öğrencisini not şişirecek başka okula kaydettirmekle tehdit edebiliyor. Bazı okullar öğrenciye tüm sınavlardan tam puan alma garantisi vererek öğrenci kaydı yapıyor. Bu konu o kadar normal hale geldi ki kimse buna itiraz etmiyor, doğrunun bu olduğunu düşünüyor. Gerçeği görmekten korkan, sahte notlarla avunan, üstüne çok az imkânlarla okuyan çocukların dahi hakkını parasıyla gasp eden bir kültür, o çocukların hakkını nasıl ödeyebilir?
Bu anlatılanlar meselenin giriş kısmı desek abartmış olmayız. Ahalinin, özel okulların artık eskisi gibi özel olmadığını bilmesi gerekiyor. Alt kültürün en avam yüzde otuzu tüm hâkimiyeti ele geçirmişken ve bazı şeylerin popüler hale gelmesiyle de insanların ilk fırsatta birbirini öpmeye başladığı gerçeği varken, insanların ceplerini ve en önemlisi çocuklarını düşünerek hareket etmeleri gerekiyor.
Mazhar F. GÜR
YORUMLAR