Uzaydan Konuşma Notları - 4

A. Kubilay

Cin kelimesi, Arap ve Acem ikilemesindeki gibi (Arap ve diğerleri) insan ve diğerleri anlamında… Kadim dillerde bu türden egosentrik bakış ve merkezi, "biz"i büyük, taşrayı, dışarıyı, "öteki"yi küçük görme oransızlığıyla kurulmuş ikili ifade kalıpları mevcuttur. Eski Yunan, dünyayı “biz” ve “barbarlar” terimleriyle ayırır. Araplar, “Arap ve Acem” derken Acem, “dünyada Araptan arta kalanlar” anlamında kullanılır.  (Acemin İranlı anlamı da vardır.)
İns ve cin. Ötekiler, görünmeyenler. Halkın anladığı anlamda değil. Arz ve semalarda dabbeler, tabir caizse yere ayak basanlar, yürüyenler var, yani canlılar var; onları toplamaya gücümüz yeter (hesap sormaya) diyen Kitap, birden fazla semadan bahsetmekle uzayda hayatın olduğunu kesinleştirmiş olur. Tefsir-i kebir'inde Fahreddin Razi "Allah Teala, göklerde insanların yerde yürüdüğü gibi yürüyen çeşitli canlılar yarattı." der. Göklerden kasıt: bildiğimiz uzay.

Bu uzaydakilere ötekiler deniyor olmasın? İnsan ve diğerleri. Onun dışında, halkın inandığı çarpan varlıklar aslında psikiyatrinin alanına giren şeylerdir. İkinci fiziğe ait, şuurlu hareket edebilen örüntüler hariç. Halk onlara da cin der ama aslında onlar daha farklı şeylerdir. İşletim sisteminin "bug"ları gibidir onlar.

Zaten genel geçer bir idrak ölçüsü olarak ifade edeyim: kalabalıklar neye çok inanıyorsa ekseriyetle o inandıkları şeyin muhteviyatında en az "bir" hata yapıyorlar demektir. Örnek olarak, sadece hac vakti hac ibadetini eda edenlerin kesmesi vacip olan kurbanın, farzmış gibi ve herkes tarafından kesilmesini verebiliriz. Üzerinde durulup, tartışılmaz bile. Yahut beş vakit namaz hiç önemsenmezken, daha spesifik farz olan ve yerine göre de farziyeti kalkabilen cuma namazı ibadetini terki beş vakti terkten daha önemli görmek gibi. Kitleler hep işin mahiyet ve matematiğinde hataya düşerler. Aynı halkın aydın çocukları başka bir dünyaya aitmiş kadar ince, dinlerine, kültürlerine ve tarihlerine teknik ve ciddi bir kültürle eğilmeliler.

İskender Türe diye bir eleman var. Zülkarneyn kıssasını ağırlıkla uzay yolculuğu olarak okuyor. Zülkarneyn bir gezegenin yerini değiştirdi anlamında okuyor.

Magrıbeşşems ifadesi var Kuran'da. Eski Araplar solar apeks için kullanıyor o ifadeyi. Güneşin battığı yer anlamında. Mısır anlatılarıyla paralel yerler var. Peygamberin cinlere tebliğ yaptığının anlatıldığı bazı hadisler var. Türe'nin Zülkarneyn'in solar apeks yönüne gittiği yorumuna katılıyorum. Yani bildiğimiz güneşin battığı yer değil. Güneşin Samanyolu içinde gittiği yörüngedeki hedefine solar apeks deniyor.

Şu Michio Kaku'nun medeniyet tipleri izahı var. Kardeşev Ölçeği'dir aslı. Rus bilim adamı Nikolay Kardaşev'e aittir. O skalaya göre insanlık henüz tip 0 ile tip 1 arasında bir yerde ama mesela Türe'nin okumasıyla Zülkarneyn'e baktığımızda tip 3 medeniyet seviyesinde kabul edilebilir. Yani tarihi süreçte insanlık belli bir seviyeye geliyor, belki başa alıyor. Belki de o seviyedekilerin oluşturduğu bir simülasyon içinde yaşıyoruz. (Doğrusunu Cenab-ı Allah bilir.)

Elbette doğrusunu Allah bilir de, Allah da kuluna bildirmek kastıyla görecek göz, düşünecek akıl, hissedecek vicdan ve kalp de verir. Kardaşev Ölçeği'ne göre sıfır ile eksi 0,1 - 0,2 arasında bir yerde olup da yeni bir medeniyet iddiasında bulunmak, hem de bunu Allah'ın dinini kendi küçük, basit menfaatleri için alet haline getirerek yapmak, bir müddet korku, kandırılmışlık saikleriyle işe yarasa da vicdan ve tarih planında ancak hazin bir iflastan ibarettir. Onun için çok okumalı, birbirimizi çok sevmeli, çok çalışmalı, çok akletmeliyiz.

Uzaydan gelmişiz gibi tümüyle yeni ve köke uygun bir kavim inşaı şart oğlu şarttır.

İdris, Hanok ile ilgili İbrani anlatımı ve oradan İslam kaynaklarında da zayıfça teyit edilen bir anlatı var. "İdris, bulunduğu felekten yeryüzüne getiriliyor adı değiştirilip, peygamber yapılıyor." Bu bir rivayet. Harun Reşit bir Yahudi alime İbranilerin tarihini yazdırıyor. Orada, gökyüzüne çıkan birinden bahsediliyor. Ateş sütunu bırakan bir arabayla çıkıyor. Adı Hanok. Harun Reşit soruyor "bu kimdir", diye. "O sizin İdris peygamber dediğiniz" diyor yazar.

Teleskobun olmadığı, elde sadece ölçü aleti olarak usturlabın olduğu, galaksi kavramına ulaşılmadığı zamanlarda Araplar "felek" diye yıldız kümelerine veya şimdi bilimsel karşılığı var mı yok mu, kastedilen paralel evrenler midir, bilemiyoruz, gök katlarına diyorlar.
Eserde Hanok, başka bir gökten bir araçla dünyaya gelip, gidiyor diye anlatılıyor. Marmara İlahiyat'tan bir hoca tercüme etmişti o kitabı. Başka felekten gelme ayrıntısı en ilginç olanı. İsrailiyat diye dışlanan konulardan değil.

Marduk'la Randevu'daki tezleri de görmen lazım o zaman. Orada, yazarda komplo teorisinden çok olayları akademik bir temele oturtma gayreti var. Tarihe müdahale eden ekip/ekipler var tezi.

Zülkarneyn'e sebep verilmesi ifadesiyle ilgili Türe yorumuna da katılıyorum. Sebep, Kuran'da "yerden yukarı yükselmeye yarayan vasıta, alet" anlamında kullanılıyor. Bugünkü anlamda "neden" olarak değil.

Ahmet Kubilay 2018-02-01 19:33:37