Ahmet Kubilay

Ahmet Kubilay


Doktor Geniş Zaman Ve Game Over

31 Ekim 2021 - 13:04

- Şu siyah takım elbiseli Kudret de şef garsonluktan tetikçiliğe terfi etmiş herhangi bir yeğene benziyor.
- Çatlı’ya benziyor.
- Rahmetli de oğlum! “Rahmetli” de.

Üçler, yediler, kırklar metro sisteminin içinden, o karanlık, göz diğer gözü görmez dehlizlerden sızarak, süzülerek önceki görüntülerimize ait nefes izlerini takip ederek, Frege, Davut-el Kayseri sapaklarında yolumuzu değiştirmeden devam ederek tuhaf zamanlara bir kez daha ulaştık. Heyhat, yine bir kez daha farkındalığımızın farkına vardık. İdrak edebildiğimiz tek şey kendi farkındalığımız. Her şey farkındalığımızın farklı lisanlardaki yansımalarından ibaret.

Her şey sembollerden, görüngülerden, görüntülerden, örüntülerden, göstergelerden ibaret. Toprağı bol ola Shakespeare’in buyurduğu gibi “Şu dünya bir tiyatoro sahnesidir!”

Körlüğümüz ile keskin gözlerimizin fiilleri, gördüklerimiz, zıtların birleşmesi manasında aynı şey, hep aynı şey. Üçüncü halin imkansızlığı diye bir kaide varmış. Sanırım bu kaideyi çoktan sarstık, salladık da, kaidenin taşıdığı kocaman putu azıcık rahatsız edebildik. Dünya ve onun kesişim noktasında bulunduğu küresel "evren"ler ne kadar büyük ve biz bu küçücük yeryüzü üzerinde bile ne kadar minik karıncalarız. Bizi kim, neden ciddiye alsın?

"Ne zor okunan şeyler yazıyorsunuz" diyenler varmış. Asıl siz ne zor anlıyorsunuz. Yahut anlamayın. Hiç kimse hiçbir şey anlamasın. Hiçbir şey değişmesin. Her şey aynı kalsın. Madem bu mümkün değil ben yalnızca kendime yazmaya devam edeceğim. Hem bu beni vebalden de kurtarabilir. Anlamadığı halde yine de okumak isteyenler bu yazdıklarımızı şiir diye düşünerek okuyabilir. Öyle matematikle, fizikle, günlük aklın çok üzerindeki bir aklın yansıması olan gerçekten derin ve islami olan ilimlerle yoğrulmuş bir hayat hikayesi ki ana malzemesi rüyalardır. Bizim hayat hikayemiz gerçek rüyalardan, bilmem kaç ömürlük rüyalardan ibarettir. Zaten bir rüyanın içinde yoğrulmuş sosyal düzenimizin en önemli belirleyeni olan kültür kodlarına göre ne türkü, ne şiir, ne roman, ne fikir yazısı, ne bir siyaset manifestosu ne de duvar ilanı... Ama bir yere götürüyor bu yazdıklarımız gerçekten anlayanları. Buna eminiz, bundan eminiz. Çünkü biz oraya gidip, hep oradan geliyoruz. 
Evet, kesinlikle biz orayı çok iyi biliyoruz. Ehli olmayana anlamsız gelecek melodiler bunlar. Ehli için muhteşem senfonilerdir. 

Bir kere siz, bazılarınız, günlük yaşayışınızda Allah’ın olmadığı yerler vehmediyorsunuz. Kahrolsun falanca yer, kahrolsun falanca zamanlar diyebiliyorsunuz. Yeryüzünde Cenab-ı Hakk’ın olmadığı yerler, hayatınızda O’nun olmadığı uyku, yemek yeme, sevme, sevişme, siyaset etme alanları vehmediyorsunuz. Bu hal sizde öyle baskın ki, hem de “hünsa müşkil” bir duruş/yürüyüş üzerinden herhangi bir coğrafyada* mümkün en hâyâsız, en karizmasız, en pespaye “senaryo”yu, bir Zaloğlu Rüstem efsanesi olarak okuyup, okutabiliyorsunuz. Okutabiliyor-dunuz.
Oyun bitti beyler. Patronlarınıza söyleyin: Game over.

* Hele hele tam olarak bu coğrafyada. Vah keskin akılsızlık, koyu yeşil madrabazlık!

Ahmet Kubilay 2018-04-11 15:43:44

YORUMLAR

  • 0 Yorum