Risk ve Kriz Yönetimi Üzerinden İhtiyat Okuması

Alper A. İlerigel

“Evvelkilerin haline bir bak veya ihtiyatla akıbeti görüp sakın,
İhtiyat, iki şey arasında doğru olanı tercih etmektir.”
Hz. Pîr

Kurumsal şirketler, işletmelerinde meydana gelebilecek tehlikelere karşı önceden dikkatli planlamalar ve projelendirmeler yaparak olası zararları minimal seviyeye indirmek ya da ortadan kaldırmak için risk yönetimi yapmak zorundadır. Risk yönetiminde şirketler öncelikle süreç içerisindeki potansiyel riskleri belirler. Belirlenen riskler olasılıklarına göre ayrılır ardından değerlendirme sürecine tabi tutulur. Burada ehem - mühim ayırımı yerinde yapılmazsa çözümlerin zamanında uygulanabilmesinde aksaklık meydana gelebilir. İhtiyatın yani tedbirin ön planda olduğu risk yönetiminde doğru seçim yapılmazsa geri dönülemeyen yollara girilmiş olur.

Bir de kriz yönetimi var. Şirketlerin planlanmamış olaylar ya da tehlikeler ile karşılaşıldığında çoğu zaman anlık önlemler alması gerekir. Bu ister küresel çapta bir kriz olsun ister şirket çapında bir kriz olsun, hayati önem arz eden bir kriz karşısında şirket ve şirkete bağlı tüm birimlerin yekvücut olarak önlem alması gerekmektedir. İşte burada da soğukkanlılık, ihtiyat ve yerinde ehem – mühim ayrımı karşımıza çıkıyor. Kriz, sağlam temeller ile atlatılabilir. Eğer bu üç özellik bir şirkette ve şirketin önemli unsurlarında yerleşmemişse en iyi senaryo ile mihrakların manipülesinde kendisini bulur.

Peki risk ve kriz yönetimleri sadece şirketlerin operasyonel planlarında yapması gereken bir zorunluluk mudur? Bilakis Orta Mordor’da yaşayanlar için yaşam iksiri sayılacak derecede önemi haiz bir zorunluluktur. Anını kontrol edemeyenlerin hedefleri heyuladan ibaret kalır. Her anı bir gündem oluşturacak Orta Mordor ahalisi her an farkında olmaya, her an krizi fırsata çevirme becerisine muhtaçtır.

Tarihler 13 Şubat 2021’i gösterirken Japonya’nın Fukuşima eyaletinde 7. 1 şiddetindeki depremde bir genç o gün gündeme bomba(!) gibi düşmüştü. Deprem anını anbean kaydeden kamerasının karşısında bir yandan depremin etkisini seyrederken bir yandan da kalemini sallayabiliyordu. Hatta gencin arkasında sonbahar yaprakları gibi birer birer süzülen kitaplar da genci rahatsız etmiyordu. (Şimdi deprem olurken kalemi sallamak kriz durumunda tavsiye edilen bir şey değil.) Ama bir yandan sallanırken, bir yandan kitaplar raflardan düşerken onu bu rahatlığa kavuşturan güven kalemi sallamakta yatmamalı. Burada binayı yapan müteahhitte, orada çalışanlarda, binayı denetleyenlerde güveni aramalı. Videoyu izlerken masanın altına saklanmamasının, kendini güvenli bir yerde bulmak için çaba göstermemesinin nedenini o güvende aramalı. İhtiyat ve ehem – mühim ayrımı, gereken yer ve zamanda yapılmalı ki soğukkanlılığa güvenerek krizler kalem gibi sallanabilsin.

Yine tarihler 30 Kasım 2020’yi gösterirken İzmir’de başka bir genç canlı yayın yaptığı sırada 6.6 şiddetindeki depremle karşı karşıya kalıyor ve amansızca bağırmaya başlıyor. (Çığlıklar! Yardım çığlıkları!)

Örnekler çoğaltılabilir. Mesela herhangi bir semtte, çocuğunun elinden sımsıkı tutarak kaldırımda yürüyen merhamet abidesi bir anne ile illaki karşılaşırsınız. Biraz dikkat ederseniz çocuk yüzde yetmişi geçen bir ihtimalle araçların geçtiği tarafa daha yakın yürütülür. Burada "Risk nedir? Kriz nedir? Olası bir tehlike anında ne yapılmalı?" gibi bilgi paketçikleri annenin etrafından dağılmıştır. İnsan beynindeki duyguları yönlendiren bölüm olan amigdala bile bu hal karşısında hayretler içerisinde kalabilir. Çünkü merhamet ile bağdaştırılan annenin çocuğunu korumak için bir yandan çocuğunun elini tutması, bir yandan da tehlikenin gelme olasılığı en yüksek yerde çocuğunu yürütmesi abesle iştigal bir durumdur. Bu da normal sayıldığı için fark edilmez bile. Ve yine çünkü fark edilmeyecek bir normaller topluluğu içerisinde parmakla gösterilme, ayı işaret ederken parmağa odaklananlara mahsustur.

Kırkından henüz gün almamış olan merhamet ve irade sahipleri ihtiyatlı olmak zorundadır. Elalem olmasa da olur. Onlara çizilen yol kendi kaderleri üzerinde rol yapmalarına ve ehlinin “Bu ne biçim tiyatro ulan!” serzenişini yapması için imkan verilmesine göre kurgulanmıştır. Ahali içlerinde işe yaramayacak develeri sahiplenir, besler ve elalemin önüne posasını koyar. Ahali de mutludur, Orta Mordor da… Alan da veren de razı ise “Bu ne biçim ayran dökülmesi!” şeklinde şaşırmak yerine hadiste* bahsedilen hani o bir tane işe yarayan (insan) a sevdalanmak gerekir. Senaryoyu yeniden yazmak, yeniden kurgu yapmak, her ayrıntıyı üstün bir dikkatle, damarlarda gezebileni manipüle edebilen iş ciddiyetiyle yapmak kırkından henüz gün almamış olanlarına nasip olacaktır.
Alper A. İLERİGEL 15.02.2022 (Proje 99)

*"İnsanlar içlerinde işe yarar ancak bir tane bulabileceğin yüz develik bir sürüye benzer." H. Ş.