Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Soru, Sorun ve İmkân

18 Kasım 2021 - 09:49

Her ne oluyorsa bir şekilde olmuyor, eksik kalıyor, tamamlanmıyor, tat vermiyor, hedefe ulaşmıyor, beklentiyi karşılamıyor, hayal kırıklığı oluşturuyor. Her ne oluyorsa oluyor...

Evet, bir şekilde sonuç aynı oluyor. Bir şey, özellikle olmaması için tek, bir tek hamle ile her şeyi berbat ediyor. Sanki gözle asla görülmeyecek bir virüs bağışıklık kazandırmadan her şeyi alt üst ediyor. Oyuncular değişiyor, sonuç değişmiyor. Ortaklıkların ortalamasını alsanız belki üç yılı geçmiyor. Hakiki anlamda bir kültür ve bunun örüntüleri ortaya konulamıyor. Genetik zenginlik ürün vermiyor. Posasıyla idare ediliyor. Üstüne her geçen yıl tabiri caizse anızlar yakılarak toprağın ahı alınıyor. Kurumlar, kurumluklarını yitirmeyi önemsemiyor, bir evrak numarasının önemini dahi kavramıyor.

Bütün bunlar oluyor. Bütün bunlar yaşanıyor. Sorunun temelinde olunduğunun farkına varılması sorunu çözmede ilk basamağı oluşturuyor. Yürümeyi unutmadıysak basamakları tırmanmamanın anlamı nedir?

O zaman bazı soruları sormak elzem değil midir? Hakikat her zaman cevaplarda değil sorularda da aranmalı. İyi bir soru sorabilmek için bazı evreleri geçmek gerekir. En azından iyi bir dinleyici ve iyi bir okuyucu olmak şart.

“Tamam, okumuşsun ama yetmez. Sadece bununla dertler bitmez.” “Dert” dediğimiz şeyin adını yeniden koymak gerekir. Çekilen bir derdin insanı değiştirmesi gerekmez mi? O yüzden neyin dert edildiğinin önemi büyük. Neticede bir tecrübedir. Gayet ontolojik bir durumdan bahsediyorum. Bir müddet bu sancıları çekmek lazım. Sonrasında “anlam” daha çok anlam kazanıyor. Burada da “olgunlaşma” meselesi var. “Ben oldum.” yanılgısına düşmemek lazım. O iş öyle kolay olmuyor.

Ama önce gündelik meseleleri halletmek gerek. Maslow’a buradan selam ederim. Varoluşsal sancıları çekmeye başlamadan evvel insanın doğal gereksinimlerinin giderilmesi, bu sürecin doğru yönetilmesi ve başarılı bir şekilde sonuçlandırılması gerek. Fekat, biz bunları konuşurken bir tarafta işveren fazla mesainin bedelini ödemekten kaçınırken işçi de her fırsatta işten kaytarmaya devam ediyor. Ya da buna benzer hikâyeler... Hangisi daha büyük sancı diye düşünmeden edemiyorum.

Klas duruşu öyle ya da böyle yakalamak lazım. Öyle ya da böyle... Her zaman her fırsat ayağımıza gelmiyor. Fırsatları oluşturmak, ne bileyim, cepte para yokken de zengin fikirlere sahip olmak her hâl ve durumda yüksek geçişkenliği idrak edebilmek çok ama çok kıymetli.

Akıp giden bir nehre düşsek, nehrin hızı ile orantılı bir şekilde akışa ayak uydurmamız gerekir. Yoksa akıp giden o nehir bizim akmamıza izin vermez. Esnek zihin yapısı, değerlere olan sağlam inançla akışa doğru bir şekilde ayak uydurmak, “Ben oldum.” gafletine yakalanmadan akabilmek mümkün.

Nuri N. DOKUZOĞLU 23.04.2020 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum