Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Yersiz Mesaj Kaygısı

01 Kasım 2022 - 02:03

Bir dönem Türk futbol maçlarını izlerken sunucuların maç anlatım şekilleri dikkatimi çekmişti. Dikkatimi çeken husus spikerlerin yerel maçlarda maçı anlatırken taraf olmadan maçı anlatabiliyor olmaları idi. Elbetteki spikerlerin yerel maçlarda tarafsızlık ilkesi ile maçı anlatmaları zorunlu. Fakat aynı adamların başka liglerin maçlarını anlatırlarken ya da Türk takımlarının Avrupa takımları ile yaptıkları maçları anlatırlarken bir maçın seyrini anlatma çabaları kadar kendi yorumlarını katma, düşüncelerini yansıtma ve gereksiz bilgileri verme çabaları yerel maçlarda hassasiyet gösterdikleri tarafsızlık ilkesiyle büyük bir tezat oluşturuyordu. Adamlar adeta bir patlama yaşıyorlardı o maçlarda. Kamu spotu havasında verilen mesajlar da hiç bitmiyordu. Futbolcuların özel hayatlarına dair bilgiler, maç hakkındaki gereksiz nesnel tutumlar derken haliyle yerel maçlarla bu maçlar arasında “Nasıl bu kadar fark oluşturabiliyorlar?” sorusunu sorduruyordu. Yoksa normal şartlarda maçın tarafsız anlatımında dikkat çekilecek bir durum yok. Ama aynı adamlar bir zorunluluk olmadıkça rahatça “öz”lerine dönebiliyor ve sorumluluk alanlarının dışına çok rahat çıkabiliyorlar. Ertem Şener tabiri caizse bu akımın başını çeken ya da akılda daha çok kalan kişiydi. Futbolcuların kaç kardeş olduklarından tutun da anne babaları üvey mi, öz mü konularına varıncaya kadar pek çok bilgiyi onun vikipedi görevi üstlenmesiyle öğrenmiştik. Ama maç esnasında bu bilgilere ve yersiz mesajlara gerek var mıydı bilemiyorum.

Bir durumdan, bir olaydan hikmet çıkarmak ve gerekli mesajları almak önemli. Fakat her olay ve durumda kusturma seviyesinde bir mesaj verme kaygısı artık sade kaygı olmaktan çıkıp bir altkültür hastalığına dönüşmüş durumda. Herkes boğucu bir üslupla bir başkasına mesaj veriyor, ders çıkarmanın yolunu aktarıyor, sözde, hataların önüne geçmeyi amaçlıyor. Ama dar kalıp ve dikte edici bir üslup ile bu durum kimseyi bir yere götürmüyor. Bir taşra ilçesinde nikah merasimine katılmıştım. Kendilerine yetki verildiği için nikahı ilçenin müftüsü kıydı. Nikah da ilçenin müftülüğünde kıyıldı. Müftü bey nikah merasiminin icrası için salona geldi ve mikrofonu eline aldı. Normalde 5-10 dakika sürecek nikah merasimi zannedersem 20-25 dakikayı buldu. Bu süre zarfında müftü, ailenin önemi, çiftlerin birbirine nasıl davranması gerektiği gibi klişe konuları klişe bir üslupla anlattı da anlattı. Salonda belli yaş üstü haricinde konulara dikkat kesilen de yoktu. Ama müftü mikrofonu ve konuşmayı çok seviyor olacak ki yine yer yer dikte edici üslubuyla mesaj vermeye devam etti ve nikahı kıyacağı aklına gelince kıyıp töreni bitirdi. Ama zihnimde kalanlar, yoğun mesaj dolu konuşma, mesnetsiz ifadeler ve o konuşmanın hiçbir faydasının olmadığı idi. Çünkü o üslup hangi dönemden kaldığı belli olmayan ve mensuplarını bir süre sonra bir şekilde aynı tarza sokan, bolca yersiz mesajlı İslamcı üslubuydu.

Yersiz mesaj kaygısı sadece taşrada yaygın değil. Belki de taşra, her yere sirayet ettiği için yersiz mesaj kaygısı her yerdedir. Babala TV YouTube kanalı son dönemde ülkenin unutmaya başladığı bir program tarzını yeniden canlandırdı. Programın formatı çoğu kimse tarafından beğeni aldı ve programlar milyonlarca izlenme sayısına ulaştı. Ama bunlar yeterli olmuyor. Şöyle ki, format gereği farklı görüşten siyasi liderler karşıt görüşlü olan seyircilerin karşısına çıkıyorlar. Programa, davet edilen siyasilerin tarafları seyirci olarak alınmıyorlar. Katılımcılar istedikleri soruları şeffaf bir şekilde sorup siyasiden de şeffaf bir cevap almaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de hem soru soranlar hem soruyu cevaplayanlar sadece soruları soracaklar ve cevaplayacaklar, soru haricinde görüş, öneri ve düşüncelerini dile getirmeyecekler. Gelin görün ki, soru soranların önemli bir kısmı ve programa katılan siyasilerin hepsi formatın sürekli dışına çıktılar. Ya kendi düşüncelerini dikte etmeye çalıştılar ya da yersiz mesaj kaygısı ile karşısındakine kendi inandıkları anlayışın slogan öncülüğünü yaptılar. Moderatör ise bu format dışı durumun önüne sık sık geçmek zorunda kaldı ve defalarca seyirci ve siyasetçilere format dışına çıkılmaması uyarısı yaptı. Belki ahali, benzer programların sayısının artması ile biraz daha normale döner ama bu taşralılık üzerinde düşünülmeli. Nitekim kültürün norm ayarlarında ciddi bir oynama yapıldı. Netliği, sorulan soruya cevap alabilmeyi taşrada da şehirde de görmek bir hayli zor. Yine son zamanlarda bazı din görevlilerinin mesnetsiz ve hadsiz bir üslup ile sosyal medya aracılığı ile binlerce insanı tahrik edecek bolca yersiz mesaj taşıyan konuşma yapmaları da bu anlattıklarımıza dahildir.

Kıssadan hisse kültürü önemli fakat hisse rıza ve irade ile alınan bir şeydir. Zorla hisse çıkartılmak için uğraşılmaz ve “lafın tamamı aptala söylenir.” Avrupa’da yaşayan ve edebiyatçı olan bir tanıdığım ahali için; “Bizde çok fazla mesaj var, özellikle hikâye anlatımlarında çok fazla. Mesaj, okuyucuya bırakılmıyor, kör kör parmağım gözüne misali sürekli bir mesaj veriliyor.” mealinde bir söz söylemişti. Altkültür, önemli bir edebî açıyı yersiz mesaj kaygısı ile saptırıp asıl olayın orijinalliğinin yitirilmesine sebep oluyor. Zihnin farklı çalışmasına, bir şeyin “temsil ile daha doğru anlatılmasına” engel olup, kurgu oluşturmanın ve geliştirmenin de önüne geçiyor.
Nuri N. DOKUZOĞLU 23.09.2022 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum