Ahmet Kubilay

Ahmet Kubilay


Başka Dil İmkânı

31 Ekim 2021 - 10:48

1. İnsan topluluklar halinde yaşar. Ve bu toplu hayatın akabilmesi, yürüyebilmesi için topluluk içi iletişim olmazsa olmazdır. İnsanoğlu bu iletişimi "dil" vasıtasıyla yapıyor.

Yeryüzünde topluluklar oluşturduğumuz günlerden başlayarak bugüne kadar her insan topluluğunun kendine göre bir dili vardır. Bugüne kadar bilinen dillerin neredeyse hepsi "lineer" dildir. Lineer dil derken klasik manada dün, bugün ve yarını ifade edebilen geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman kipleri olan dilleri kastediyorum.

"Neredeyse" derken de çok nadir de olsa lineer olmayan dillerin varlığını kastediyorum. Lineer olmayan diller var. Zaman kipine sahip olmayan diller var. Konuşurken geçmiş zaman ve gelecek zaman kiplerini bilmeyen, kullanmayan, zamanı farklı yaşayan kültürler var. Bu mânâda istisnai diller nadiren de olsa varlar. Ve bu dilleri kullanan kavimlerin hayatları da lineer dille yaşayan toplulukların hayatlarından "biraz" farklı. Anlaşılan o ki bu insanlar normalden uzun yaşıyorlar, normal insanlara göre çok çok daha az uyuyup, yine sağlıklı kalabiliyorlar. Dünyaya bakışları, varlık sürdürme  biçimleri bizim bildiğimiz halden çok farklı haller taşıyor. "Biraz" kelimesini tırnak içine aldım çünkü non lineer dille yaşayan bu kavimler küçük, ilkel kabileler. Belki de çok daha "modern" bir hayat yaşayan bir kavim non lineer bir dil kullansaydı bambaşka bir fizik gerçeklik içinde yaşıyor olacaklardı. Kim bilir!

Bu yazı, akademik bir makale değil. O yüzden lüzumlu da olsa ayrıntılara giremiyorum. Kestirmeden, ulaştığım sonucu aktarayım: genel kabul dilin bir iletişim aracı olduğudur. Bu kabul yanlış değil ama kesinlikle çok eksik. İnsan vücudu donanımsa dil de bir yazılım. Dil bir yazılımdır ve insan bedeni üzerinde bilinen işleyişi çok değiştirebilen, uyku ihtiyacı, açlığa, soğuğa dayanma, dikkat süresi, okuma hızı, sağlığı, ömrü gibi pek çok özelliği inanılmaz ölçülerde etkisi altında tutan bir "güç"tür. Bu güç, insanın "halife"lik sıfatı yüzünden çevreyi, içinde yaşadığı fizik dünyayı da etkiler. Biçimlendirir. Adem'e (a.s.) meleklerle beraberken isimlerin öğretilmesi ve akabinde, dünyaya indirildiğinde Rabbinden (Öğreticisinden) kelimeleri telakki edişi (fetelakkâ) yani avamî manada almayıp, telakki edişi, yani sistemli biçimde alışı bu lineer dil ve non lineer dil meseleleriyle bağlantılıdır.

Günlük hayatımızda normal saydığımız pek çok yeteneğimiz, zaafımız, olaylardan etkilenme biçimimiz aslında içinde yaşadığımız "lineer dil"in imkanlarından ve yetersizliklerinden kaynaklanır. Yani "farklı", "non lineer", "lineer olmayan" bir dil kullansaydık, bambaşka bir fizik gerçeklik içinde yaşıyor olabilirdik. İnsan tek yaratılmamıştır. Bu bir yazılım. Bu toplu yaşandığında çalışan bir işletim sistemi. O yüzden birden fazla insan ikna olup, bir arada inanarak uygularsa ortaya çıkacak harikulade haller var. Örnek: sahabelerdir.

2. Bir adama "sen tarihsin" demek ne demektir? Nasıl bir akıl yürütürek bunun idrakine vasıl ve vâkıf olabiliriz? Bu cümleler, sonralarında soru işareti olsa da aslında soru cümleleri değiller. Bunlar yazılırken, bir nevi zikir gibi, tekrarlarken tekrarlarken ortaya çıkacak enerjinin, ruh halinden kaynaklanan akımların etrafı ağır ağır titreştirirken, titremenin artıp, bir sarsıntılar serisi ve akabinde de bir boyut değiştirme, açılan bir kapıdan, başka bir aleme geçme kastı taşınıyor.

Yani sorunun manası, nereye gittiği, cevabının ne olduğu o kadar önemli değil. Bunlar daha çok insanı kendi anlamının çok üzerinde bir anlama götürmeye matuf cümleler. Keşke öyle bir alem olsa. Keşke bütün insanlık olarak bu içine hapsedildiğimiz "cam fanus"tan, kurşun geçirmez, atom bombasından bile incinmez, kırılmaz cam fanustan bir çıkış var olabilse... Yazmak, düşünmenin bir aracı. Bir çıkış var olabilir. "Sultan bir güç" bulursak neden olmasın?

(Yaygın kabule göre) İlk emir oku idi ya hakikaten okumanın kaç derin sırrına vâkıfız? Okumanın kaç çeşidini biliyoruz.

Okumanın farkında olmadığımız, beynimizin içindeki frontal korteksten tutun da daha adını bilmediğimiz organlarımız ve duyularımız, yeteneklerimiz (ahiler, fetâlar bunlara latifeler derler.) arasında hangilerini harekete geçirebildiğine dair faydaları da olmasın sakın.

Okumanın, bal içerdeyken bir kavanozun dışını yalama halinden tutun da tek bir kelimenin telaffuzuyla zeminde gerçek bir deprem çıkarabilen çeşitleri olabilir mi?

Bunları yazarken ilk akla gelen "ism-i azam" meselesi. Mesnevi yazarının aktardığı bir mesele göre Hazreti İsa, sonunda, Allah'ın emretmesiyle, bir şahsa ism-i azamı öğretmiş. Şahıs ismi telaffuz ettiği ânda yakınlardaki bir kumluk, taşlık alanda, çok çok uzun zaman önce ölmüş bir aslan, tozların ve kemik artıklarının tekrar birleşip, yeniden bir beden bütünlüğüne kavuşmasıyla canlanmış ve saldırıp, şahsı yiyivermiş.

Mesel dedik ama ya hikaye gerçekse. Hikaye kelimesinin İngilizcesi "story". Kelime gazete haberi anlamında da kullanılıyor. Yani hikaye, aynı zamanda gerçek bir şey olabiliyor. Hatta bizde aptal internet çevirmenleri "gazete hikayesi" diye çevirir aslı gazete haberi olan ifadeleri...

Belki de haberler hikayedir ama ya tersi gerçekse. Ya bize kadim bilgi olarak gelen kıssalar haber ise. Ki öyleler. Nuh aleyhisselam pekâlâ çok yüksek teknolojilerle yaşayan bir kavmin içinde yaşamış olabilir. Neden tarihin hep ileri doğru geliştiğini farz ediyoruz ki. Bizden çok önce helak edilmiş kavimler olayı, meseleyi büyük ölçüde çözüp, ve fakat azgınlıklarına mağlup olup; yerle bir, hâk ile yeksan, harab ü türab edilmiş olamazlar mı?

İnsanoğlu atomu manipüle etmeyi başardı ve atom bombası üretti. Ve nükleer teknolojilere geçildi. Küresel komplonun baş aktörü, hakimiyet ilanını atom bombası teknolojisine ilk sahip olan ülke olduğunu cümle âleme göstererek yaptı. Sırada ne olabilir? Şu olmasın sakın: Atom altı parçacıkları manipüle etmeyi başarabildiğimizde ışınlama, yıldızlararası seyahat, kanı, eti komple üretme, organlarımızı üretme ve daha burada sayamayacağımız, bugün inanamayacağımız işler başarabileceğimizi düşünüyorum. Cern'deki deneyde ve benzeri çalışmalarla ne hedefleniyor? Biz neyle meşgulüz? Biz neyin farkında değiliz?

Evet, çok sorular var.

Ahmet Kubilay 2018-01-23 17:14:54

YORUMLAR

  • 0 Yorum