Bekçi Hurşit'in Elindeki Lüverver

-    Şimdi senin bu arkadaşın diyor ki, sfenks’in ömrü yirmibeş bin, yirmi altı bin. Üç piramit de sfenksle aynı planın parçası olarak inşa edilmişler. Yani belediyenin onayladığı plan gibi düşünelim. İnşaatın planı işte her ne diyorlarsa. 
-    Doğru. Plan diyorlar.
-    İşte o. Ona göre bu sfenks 26 bin yıllıksa, piramitler de öyle oluyor. En az o yaşta oluyorlar. O zaman bildiğimiz, bilinen, bildiği düşünülen, bildiği zannedilen tarihte geçen Mısırlılarla bu piramitlerin alakası yok.
-    Kesinlikle yok. Başka bir ırkın, Andromeda’dan buraya sürgün edilmiş, Avustralya gibi düşün, İngiltere mahkumlarını Avustralya’ya göndermişti, o şekilde sürgün edilmiş uzaylı bir ırkın işleri bunlar. Hatta Kral Süleyman diye bilinir. Onun işi. O da onlardandı.
-    Onlar? Kertenkeleler mi, uzun griler mi?
-    Hiçbirinin gerçeklik payı yok o dediklerinin. Uzaylı işte. Düz uzaylı.
-    Anladım.
-    Anlamadın.
-    Neyse. 
(Şu noktadan sonra kim ne konuşuyor birbirine karıştığı için, elimizdeki ses kaydı da dijital değil mono kayıt olduğu için, hışırtılar, sessiz kısımlar, konuşmaları bu kadar deşifre edebildik. Bekçi Sarı Hurşit’in Özel Çamlıca Lisesi’nin koruluğuna inen ufodan, park halindeyken, uzaylılar uyurken kaçırabildiği kasetten çıkanlar bunlar. Bu kadar. Ötesini hayal gücümüze bırakalım.)

-    İnsanoğlu hep gizem arıyor değil mi?
-    Yalnızca zeki olanlar, hayal gücü yüksek olanlar, bir de kaçmaya cesareti olan, kaçmayı hayal edebilenler gizem arıyor, benim anladığım.
-    Bir de kaçmaya cesareti olmak yetmez, kaçışın tekniğini iyi bilmek, işin teknolojisini iyi algılamak, kaçış sebebini iyi inşa edecek kadar mahir olmak gerekiyor. Kaçmayı istemek başka, kaçabilmek başka.
-    Bir “bir de” de ben ekleyeyim. Bir de, kaçışın üç boyut dışına olanı var. Onu başarmak yüksek zeka işi. Oraya varabilenler ancak dâhilerdir.
Efruğ Kimki YANARDAĞ