Ocağın altına sürülen kalın kütük öyle kolay yanar mı sandın! Sağdan soldan çalı çırpıyla beslemek lazım. İri kütük öyle kolay kolay yanmaz. Çaresi etraftaki çalı çırpıyı kolayca yaktıktan sonra ateşin işini yapmasını beklemektir. Hadi bakalım, vira bismillah. Tabi ki bu bir alegori. Her anlamı yerli yerine de siz oturtun bakalım. Her şeyi dışardan beklemek olmaz. Asıl ateş içerden yanmalı, içerde olmalı. Sen yanacaksın ki…
“Dünya adlanan gezegen”imizde birbirini tamamlayan ve destekleyen bir sistemler üstü sistem içinde kemik yapımız, nasıl nefes alıp vereceğimiz, neyi yiyeceğimiz, neyi yiyemeyeceğimiz tanımlanmış olarak yaşayıp gidiyoruz. Avcı toplayıcılık dönemlerinde onar yirmişerlik gruplar halinde yaşarken her şey ne kadar da basit idi. Bugün o rahatlığı anlamamız bile mümkün değil. İnsan çoğalan bir varlık. Nüfus artıp da ovalar, yaylalar ve diğer yerler şenlenince devlet gerekmiş. Devlet başa bela, bu civarda aşa bela.
Devlet elle tutulabilir bir şey değil ama insanın başına geldiğinde de en yumuşak, en şeker tarafından rast gelmeli diye de ummak en akıllıcası. Tersi ters, tersi pis. Nedir devlet?
Zincir marketteki kasiyer açısından cevabı merak bile edilmeyen bu soru, cevabını merak etsin etmesin herkesin hayatını dereceler üstü derecede, birinci derecenin de üstünde belirleyen bir cevaba sahipse orada devlet ceberuttur. Devlet dediğin duvar gibi, çatı gibi insanı korumalı, kalorifer sistemi gibi ısıtmalı, elektrik tesisatı gibi ışıtmalı ama yokluğu zuhur etmeden de varlığı akla bile gelmemeli, her ânı işgal eden bir heyulaya evrilip geçmiş, şimdi ve geleceği boğan bir karabasan olmamalı.
Efruğ Kimki YANARDAĞ
YORUMLAR