Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Anlamsız Bir Duygu Yoğunluğu

18 Kasım 2021 - 09:13

“Benim adım Tatar Ramazan. Ben bu oyunu bozarım!”

Duygular bizi esir alıyorsa bir Tatar Ramazan edası ile “Ben bu oyunu bozarım.” diyecek babayiğitlere hürmetler. Onlar bu oyuna gelmez, onlar bu esareti yıkmıştır.*

Gündelik işlerin yürümesinden tutun da devlet yönetmeye varıncaya kadar her yanımızı esir almış bu duygu durumunu her dönem güncelliğini koruyan muhteşem bir silahla püskürtmek pekala mümkündür. Bu silahın bir maliyeti de yok. Aklını kullanana bedava!**

Evet, bir esaretten bahsediyoruz. Camide, okulda, çarşıda, pazarda, TV’de, internette… Neredeyse her yerde her işi bir gaz ile ne bileyim, bir duygu yoğunluğu oluşturarak, aslında rutin olanı bile bu şekilde çözmeye çalışmak garip gelmiyor mu? Bir giyim fabrikasında patronun, işçilere her sabah giyinmemin ne kadar önemli olduğunu, insanların giyinmesi gerektiğini, bunun için işçilerin canla başla çalışmasının çok önemli olduğunu, müslüman mahallesinde ise tersinin dinen yasak olduğunu vurgulamak zorunda kalıp da işlerin hızlı yürümesini, üretimin artmasını beklemesi kadar ilginç bir durum. Orada bir fabrika var. Orada üretim yapılır. Oradaki işçi de maaşını alıyorsa elinden geldiğince, gücünün yettiğince çalışmak zorundadır, değil mi? İkinci bir kaynağa, güce, olaya, duruma gerek var mıdır?

Aynı durumdan rahatsız olanlar el kaldırsın. Aklı, analitiği, netliği, verileri ele alan ve bu bağlamda düşünen bir zihnin bu denli duygu yoğunluğuna pek ihtiyacı yoktur. İnsan, zaman olur yorulur, moddan düşebilir. Normale dönmek için bazı duyguları dozunda kullanmasında bir beis yoktur. Ama şişede durduğu gibi durmuyor. Doza dikkat! Fazlası sarhoş edebilir.

Duygu yoğunluğu ahalinin çoğunu esir almışsa işler daha da zor oluyor. Rakamlar var, analiz var, grafikler var. Var, ama yok. Bir anlam ifade etmiyor. Ortalama bir dedeye/nineye evrim teorisini anlatmaya çalışmak gibi bir şey…

Müslümansınız, görev ve sorumluluklarınız sürekli gaz vererek anlatılıyor. Öğrencisiniz temel değerler yine aynı tarzda vurgulanıyor. TV’yi açmaya görün. Allah’a emanet. Bağlam yok, ne, neden, nasıl? Anlatılmıyor. Halbuki hepsinin akıl ve mantık çerçevesinde bir izahı var değil mi?

Yaşanılan bu girdaptan rahatsız olanlardan “Bizim de yaşadığımız hayattır be kardeşim.” feryadını duyar gibiyim. Aklını kullanmaya çalışan azınlığa zulümdür bu girdap. Maruz bırakanlar, siz fark edene kadar bu azınlığın çoğunluğu bu toprakları terk etmek zorunda kalıyor. Siz anlayamasanız da bu durum en çok size zarar veriyor.

Hani söyleyecek çok sözünüz olur da uzun uzadıya konuşmak anlamsız gelir ve susarsınız. Öyle bir hal ile cümleleri sonlandırıyorum.

*Tatar Ramazan repliği ile giriş yapınca bizim de gaz verdiğimiz ve yazının geneli ile çelişdiğimiz düşünülmesin. Burada dozunda bir duygu ile akla yöneltme vurgusu yapılmaktadır. Ters etki de diyebiliriz.
**Bahsi geçen durum farkındalıktır.


Nuri N. DOKUZOĞLU 15.10.2019 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum