Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Bıraksalar Uçacağız

18 Kasım 2021 - 09:10

“İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezerken, kozasından çıkmaya çalışan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın liflerinden çıkmaya çalışmaktaydı. Yardımsever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak, kelebek her ne kadar kozadan kolayca çıktıysa da biraz çırpındı ve uçamadı. Yardımsever arkadaşımın göz ardı ettiği şey şuydu: Kanatlar ancak kozadan çıkma çabaları ile güçlenir ve uçuşa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri, çabalarıyla öğrenmekteydi. Yardımsever arkadaşım, kelebeğin işini kolaylaştırarak onun güçlenmesine engel olmuştu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanımadı, hiçbir zaman gerçekten yaşamadı.”
Ruth Sanford

 
Uzun süredir yaz(a)mamış olmanın hamlığı, bir yandan yine yazıyor olmanın mutluluğu ile söze girmiş olalım. Yaz(a)madığım süre zarfında almazlıklar düzelmedi, alt kültür bildiğini okumaya devam etti, her geçen gün önceki günü bir nebze aratır oldu. Kenan IŞIK ölmedi, aramıza da dönmedi.

Kaç kelebek, yukarıdaki hikâyede kendini bilmez kahramanımız yüzünden heba olmuştur kim bilir? Kaç tanesi tam başaracakken ahmağın birisi gelmiş ve onun hayatını mahvetmiştir. İşin zoolojik kısmından öğrenecek çok şey var. Biz bir de sosyolojik kısmına bakalım derim.

Alt kültür mensubu genellikle bir şeyi çözmeye çalışırken, onu, seçilebilecek ihtimallerden en kötüsünü tercih ederek yapar. Bu, genellikle tecrübelerle sabit olan geçerliliği yüksek bir kural. Bu, Murpy Kanunları'ndan bir kanun değil. Bu bir hakikat. O zaman kulak vermek gerek.

“Uzaklarda aramam, sen hep içimdesin” diyen sanatçılarımıza selam ederim. Evet, onlar uzakta değiller hep içimizdeler. Onlar kim? Onlar, kendilerinden dağa kaçmamız gerekenler. Hayatımızın her alanında o kadar çok varlar ve kültürleri o kadar işlemiştir ki içimize inanın söküp atmak hiç kolay olmuyor. Kimsenin kimliği, kişiliği, cinsiyeti ile meselem olamaz elbette. Amma yetiştirilme tarzımıza dönüp bakalım derim. Annemiz, babamız, abimiz, ablamız… Kim olduğu fark etmiyor. Tam uçacakken isteyerek ya da istemeyerek bir şey yapıp yere çakılmamıza sebep olmuyorlar mı sizce de?

“O yapamaz, o edemez” gibi cümleleri fazlasıyla duymuşsunuzdur diye düşünüyorum. Ya da önemli bir şey yapacakken, sınava hazırlanırken, bin bir güçlükle aldığınız bir kararı uygulayacakken takındıkları tavrı da bir düşünün derim. Nasıl da karamsar, korkak ve de nâkıs bir nazarla sizi yönlendirirler. Bunu da “sizi düşündüğü” gerekçesi ile gerekçelendirmeleri yok mu? Tam da burada “kelebek” hikâyesini hatırlamanız gerekiyor. Şimdi taşlar biraz daha yerine oturuyordur. Meselenin şahsi olmadığı, bunun bir toplum arızası olduğu ve acilen alt kültürün bırakılması gerektiği umarım anlaşılıyordur.

Onlar, her yerdeler ve çok gerginler. Bu gerginlik hayra alamet değil. Bu gerginlik amigdalayı besler. Amigdala çok beslenirse tabiri caizse obez bir zihin oluşur. Kim dalyan gibi bir zihne sahip olmak istemez ki? Gayet analitik, pratik ve de rahat bir zihin. O yüzden hepimizi akıllı olmaya davet ediyorum.

Zor bir durumdan bahsediyorum ama aynı zamanda kolay diyebilirim. Ne yapacağını bildiğinde akışın seni götüreceği bir yol. Öncelikle birçok şeyde olduğu gibi derin bir farkındalık ve belki de en önemlisi sağlam bir filtre gerek. Neye ve kime filtre? Meselesi gündelik olanlara, korkaklara, ciddi meselesi olmayana, duygularının ötesine geçemeyenlere bir filtreleme yapmak gerek. Bu filtreleme gerektireceklere, iyileşme ihtimali olan bir hasta nazarıyla bakılabilir. O zaman yol daha kolay yürünür.

Bahsettiklerimiz, alt kültürün, almazlığın küçük bir boyutu. Kozamızdan kendi gayretimizle çıkmaya başladıkça meselenin çok daha büyük boyutlarını ve hayatımızda yol açtığı zararları net bir şekilde görmeye başlayacağız. Daha daha fazlasını isteyenleri “kapısı içeriden açılan” meclislere bekleriz.

Nuri N. DOKUZOĞLU 25.09.2019 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum