Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Bu Topraklar Bizden Ne İster

18 Kasım 2021 - 09:09

Bu topraklar, yani yaşadığımız coğrafya, bizden çok şey istiyor. Çünkü bu topraklar, içerisinde çok şey barındırıyor. Medeniyeti, ahlakı, aklı, üstünlüğü vs. Ama yine bu topraklar, bu saydıklarımızın tam zıddını da görmüş çoğu zaman.

Yaşanılan yer, insanın kutsalıdır. İnsan kendi gelişimi ile coğrafyasının, coğrafyasının gelişimi ile kendisinin gelişimini eş görür. Bundandır ki kutsaldır coğrafya. “Coğrafya kader midir?” tartışmasına girmeyelim isterseniz. Kaderse de kaderi kırmak mümkün değil midir? Coğrafyanın kutsallığını anlamayan, kutsalı ve asıl kutsal olan mekan ve değerleri de anlayamaz. Büyük idealler, hayaller kademe kademe ilerler. Ama sonunda varması gereken yere varır.

Bu topraklar bizden ne ister?

Öncelikle akıl ister. Kurgucu, analitik, gelişime açık, organize olabilen “üstün bir akıl” ister. Bu akıl sayesinde burada barınılır ve yeni coğrafyalara, yeni gönüllere girilir. Bu akılla “doğru okuma” öğrenilir. “Doğru okuma”, alem, insan ve dahi kitap nasıl okunur tam olarak öğretir.

Bu topraklar bizden kalite ister. Paçozluğun, kalitesizliğin, âvamlığın, alt kültürün bu denli yaygınlığında kişi her ne ile meşgul olursa olsun kalite vurgusu yapan ve kaliteyi esas alan bir anlayış ister. Kaliteli yaşamı, kaliteli yeme - içmeyi, kaliteli insanı ister.

Bu topraklar bizden “ayvazlık” ister. “Leb demeden leblebiyi anlayan”, bir işaret yahut bir bakışla anlaşabilen, zekası kıvrak, kafiri, münafığı “lakırtısının edasından anlayan” bir ayvazlık ister. Karşısındakinin “ağzını büzüşünden Ömer diyeceğini” anlayan, işinde mahir, kendini bilen, sağlam bir kişilik ister. Almazlığı tüm benliği ile reddeden, ciddiyeti yüz ifadesinden öteye gitmeyen toplumda, kendini bu durumdan tecrit edip asıl ciddiyete yönelen bir ayvazlık ister. Dostu düşmanı bilen, karşısındakinin duruşundan karakterini okuyacak seviyede derinliğe sahip bir ayvazlık ister. Almazlardan kaçmanın ne demek olduğunu bilen ve enerjisini sömürecek her şeye kalkan oluşturan bir ayvazlık ister.

Bu topraklar bizden İbnu’l Vakt olmayı ister. Vaktin adamı olmayı, her anının ayrı birer kıymet, ayrı birer hikmet barındırdığının farkındalığını ister. “Yorulduğu zaman başka işe koyulacağının” idrakinde olmayı ister. İlmi siyasete vakıf, yalanın her türlüsünden kaçınan bir kişilik ister. Bilir ki, zaman ve mekan avam içindir. Kişi, her an ve koşulda tıpkı bir asker gibi yapılması gerekene yoğunlaşabilir.

Bu topraklar bizden bir üst kültür ister. Kültürün ne olduğunu, neyin alt, neyin üst kültür olduğunu bilmeyi ister. Toplumunun sözde kültür diye benliğine nakşettiği anlayışları reddedip bir üst kültüre geçmenin hedefini gütmeyi ister. Şekli, şekilciliği bir kenara bırakıp asıl olana yönelmeyi ister. Dinin din olarak yaşandığı, sosyolojinin kurallara göre yansıdığı bir kültür ister. Tek bir tip anlayışını reddeden, kişilerden çok ana hedefe odaklanmayı hedefleyen, soğuk, renksiz, güdümsüz olan her şeyi elinin tersiyle itip görmezden gelebilen üst kimliğe sahip bir ayvaz ister.

Bu topraklar bizden ihsan ister. “Yapılması gerekenin, yapılması gereken zaman ve zeminde” yapılmasını ister. Yapılan işi en doğru, en hakikatli şekilde yapmanın mücadelesinin verilmesini ve kazandığı her kuruşun hesabını verecek idrakte ve de seviyede olmayı ister. İhsanı bir proje gibi düşünüp hayatına uygulamayı, bunu artık fıtrat haline getirebilmeyi ister.

Bu topraklar bizden insiyatif ister. Anlamsız bürokrasilerin hakimiyetinde, pratikliği ile kolayca çözüme ulaşan bir insiyatiflik ister. Öğrendiği bu insiyatifi bütün hayatına kolayca uygulayıp zaman ve enerji kaybına engel olabilmeyi ister.

Bu topraklar bizden organize olmayı ister. Her iş ve amaçta yeterli bilgi ve birikimin doğru bir şekilde kullanılıp, enerji israfına yol açmadan, fitne ve bireysel çıkarı ortadan kaldırıp organize olunabilmesini ister. Yeterince organize olunduğunda ancak o zaman hedeflere ulaşılacağını, bireysel hedef ve planların eksik ya da yarıda kalacağını, bu topraklarda organize şekilde yaşanılmasının önemli olduğunun bilinmesini ister.

Bu topraklar daha çok şey ister. İster ama istediğini verince, hakkıyla yerine getirince de bağrına basar. Basitlikten, sıradan halkın sığlığından sıyrılınca, gerçekleri daha güzel gösterir. Gerçeklerden kaçmayıp, “büyük bir yalanın içerisinde yaşatıldığını” anlatır ki o zaman çoğu hayatları değiştirip elit bir tarza büründürür. Bunu yapacak olan ise “Büyük Aile"dir.

Bu topraklar bizden “Büyük Aile” ister. Saydıklarımızın ve sayamadıklarımızın hepsini içerisinde barındıran “büyük bir aile”... Öyle bir aile ki, hiçbir gündelik mevzunun aslî konulara engel olmadığı, dürüst, çalışkan, birbirine biyolojik bir bağ olmamasına rağmen sımsıkı bağlı, organize olabilen, akıllı bir aile. İhsan ışığında ayvaz yetiştiren, üst kimliğe ve kültüre sahip, bunun dışında kalanları tüm vücuduyla inkar edebilen bireyleri olan bir aile. Tıpkı “fütüvvet” gibi. Kaliteyi esas alan, bireysel çıkarların asla ön planda olmadığı, olsa bile sistemin kendiliğinden bunu ortaya çıkarıp bertaraf ettiği bir aile. Her alanda ehil bir uzman yetiştirip, “fert fert üstün insanlarla” “Büyük Huzur”u bütün dünyaya yayan bir aile. Bu topraklar bu aileyi gerçekten çok ister. Çünkü, almazlığı,, Dunning-Kruger'i, ehliyetsizliği, liyakatsizliği çözecek çözümleri, bu aile içerisinde barındırır. Çünkü bu aile, meselelerin tali yönleriyle, geçici çözümlerle ilgilenmez, çözüm üretir.

Hepimiz biliyoruz ki bu aile çok gerekli. Hepimiz, yüzyıllardır aynı problem ve sorunlarla uğraşmaktan çok yorulduk. Ama bazılarımız hala çok diri, çok canlı, çok heyecanlı ve çok inançlı. O vakit, her kim bunlara haizse, şüphesiz ona “Kapı, içeriden açılacak.”

Nuri N. DOKUZOĞLU 15.09.2019 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum