Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Farklı Elbiseler, Sağlam Kasklarla Yeni Baştan İnşa Etmek

18 Kasım 2021 - 09:46

Karate ustası Sam Brondsky bir seferinde, öğrencilerine üçer santimetre kalınlığında üst üste konulmuş dokuz beton bloku, yoğunlaşarak yumruğu ile parçalayabileceğini göstermek ister. Beton bloklar yerleştirilir ve Brondsky blokların önünde diz çöker. Betonları kırmak için ön hazırlıkları tamamlar. Daha sonra yüksek sesle bağırarak betonlara yumruk atar. En alttaki iki beton haricindekiler paramparça olur. Ardından Brondsky’nin yüzü bembeyaz olur, selamını verir ve arkasını dönerek ortamdan ayrılır.

Eli yaralanmıştır ve ciddi bir acı çeker. Doktora gitmesi gerekmektedir. Sağ elindeki birçok kemik ezilmiş, bazıları da kırılmıştır. Doktor ameliyat olması gerektiğini söyler. Ameliyat olur ve eli sağa sola kıpırdamayacak şekilde sarılır. Doktor, Brondsky’nin elinin iyileşmesi için on beş ile on sekiz ay arası bu şekilde sarılı kalması gerektiğini, elini normal olarak kullanabilmesi için de bir yıl geçmesi gerektiğini söyler. Brondsky uzun yıllar Kore ve Japonya’da savaş sanatları eğitimi almıştır. Bundan dolayı birçok metot bilmektedir. Hastaneden döndüğü gece o metotlardan biri olan “Göz Önünde Canlandırma”* metodunu kullanır. Yatağına uzanıp gözlerini kapatarak elini inşaatına yeni başlanmış bir alan olarak düşünür. Brondsky’nin ilginç bir şekilde elini tedavi etmesini, yaşadığı süreci birinci ağızdan dinleyelim:

“Yatağa yattığımda, elimin içinde küçücük insanlardan oluşan bir grup işçinin, ellerinde çimento, kum ve kaynakla elimi yeni baştan inşa ettiklerini hayal ettim. Bu küçük insanlar sıradan işçilerden daha farklı elbiseler giyiyor, daha sağlam kasklar takıyorlardı. Onların giysilerine, çalışma biçimlerine ve kullandıkları aletlere dikkat ederken ağrımı tamamen unuttum. Böylece kısa sürede uykuya daldım. Sabah elimin içinde çalışan insanların seslerini duyduğumu hayal ederek uyandım. Bütün gece nöbet değiştirerek çalışmış ve elimin bütün kemiklerini yerli yerine oturtmuşlardı. Üç buçuk hafta boyunca her gece uyumadan önce elimin içinde çalışan insanların seslerini duydum ve onların çalışmalarını seyrettim. Elimin kırık olan kemiklerini makaralar yardımıyla kaldırıp eski yerlerine oturtuyorlar ve onları kancalar yardımıyla birbirlerine birleştiriyorlardı.

Birkaç hafta sonra muayeneye gittiğimde doktor elimi alçıdan çıkardı ve şaşkınlıkla kemiklerin tamamen kaynamış olduklarını gördü. Bu duruma bir türlü inanamıyordu. Ancak ellerim fazlasıyla sertleşmişti. Elimi boynumdan doladığı bir askıya yerleştirip beni eve yolladı. Bundan sonra yine her gece küçük adamların elimin içinde çalıştıklarını hayal ettim. Ama bu kez görevleri daha farklıydı. Şimdi kemiklerin arasındaki fazla kireci eğeliyor, eklemleri yağlıyor ve elimin rahat hareket etmesini sağlamaya çalışıyorlardı. Birkaç hafta sonra yeniden muayeneye gittiğimde doktor elimin rahat hareket ettiğini görüp bunun bir mucize olduğunu söyledi. Çünkü tamamen iyileşmesi için bir sene geçmesi gerektiğini düşündüğü elim sadece on haftada iyileşmişti.” **
***
Bir beyin uzmanı değilim. Hayatını mistisizm üzerine kuran birisi de... Bu ve benzeri konularda işin uzmanı gibi konuşmam doğru olmaz. Fakat bahsi geçen ve benzeri olan yöntemlere gerçekten uzman birinin/birilerinin referansı ile itibar ederim. Konu üzerinde küçük çaplı bir araştırma yaptım ve olayın genellikle mistik bir yöntem olarak aktarıldığını gördüm. Ben işin bu kısmındayım yani mistik olup olmadığı kısmında.

Bir olay, durum, bizde algımız ölçüsünde karşılık bulur. Bu algıya akıl seviyesi, genel kültür, görgü - görenek dahildir. O nedenle “göz önünde canlandırma” ya da benzeri metotlar gerçekten mistik birer yöntem midir? Malum yöntemleri uygulayanlar hayatlarını mistisizm üzerine mi kurguluyorlar? Açıkçası Brondsky gibi adamların çok da mistik olduklarını zannetmiyorum. O nedenle hayata, olaylara, yaşanılanlara nasıl baktığımız önem arz ediyor. Bu biraz da inanç meselesi tabii. İnanmıyorsa zaten bu olayları yaşaması ihtimal dâhilinde değil. Peki ya inananlar?

Evren, kâinat, bizim algıladığımızın çok üstünde olabilir. Hele ki bir yaratıcıya inanıyorsak O'nun bu yarattıklarını bizim günlük aklımızın algıladığının çok daha üstünde yaratma ihtimali yüksek. İhtimal demek de yanlış olur bir yerde. Önce bu tür olayları yalnızca mistik bir durum gibi algılamayı bırakmak lazım. Bkz: İkinci fizik. Genel kabuller, genellikle zararlıdır. Arızalı kodlara sahip toplumlarda iki kere zararlıdır. Acilen bırakılması gerekmektedir.

Fark ettiyseniz yukarıda Brondsky şöyle bir cümle kuruyor. “Bu küçük insanlar sıradan işçilerden daha farklı elbiseler giyiyor, daha sağlam kasklar takıyorlardı. Onların giysilerine, çalışma biçimlerine ve kullandıkları aletlere dikkat ederken ağrımı tamamen unuttum.” Bu cümleyi önemsiyorum. Brondsky boş bir adam değil. İşçileri de zihninde farklı elbise giyip, daha sağlam kasklar takanlardan boşuna seçmedi. Oradaki farklılık yalnızca elbise ve kask değil. O, bir hâl meselesi. Uyumadan evvel bir hâle girdi ve o hâlde zihninde normalin dışında insanları canlandırarak elinin iyileşmesini hızlandırdı. Yani diyorum ki bu bir ilim, bu bir yöntem, bu, bir ilmî yöntem. Evet, bu bir ilmî yöntem ve bunu Brondsky tek başına yapabilmiş. Aslında tek başına değil ama fiilin yapılma safhasında tek başına. Fakat bunun çok daha büyüğünün, emin ve ehil ellerde topluca ve de Sünnetullah’ın ölçüsünde yapılması mümkün ve buna inanıyoruz. Yeter ki bunu yapanlar, kendilerinin dışında meselesi olan ve bu meselenin gereği için yaşamayı şiar edinenler olsun. Yeter ki bunu yapanlar, günlük aklın ötesinde düşünen ve birçok şeyin bu âlemde de mümkün olduğuna inanıyor olsun. Yeter ki farklı elbiseli, sağlam kasklı birileri mutlaka olsun. Yeni baştan inşa etmek mümkün. Her şeyi tek tek anlatmaya ne hacet? Allah, zaten böylelerinin yolunu birbirlerine çıkarıyor, buna da inanmak lazım.

İnanıyoruz. Kâinat, ortalamanın algıladığının çok üstünde yaratılmış. Okuyana ve görene Allah bunun bilgisini veriyor. Bize düşen bunu doğru okuyup doğru yaşamak. İlk önce doğru inanmak. Bütün bu ilimlere gerek bireysel gerek topluca ulaşmak mümkün. Şeytan dediğimiz varlık bizim üstümüzde en çok bireysel olarak tahakküm kuruyor. Bu nedenle anlattığımız yöntemi ve benzerlerini topluca yapmak ve yaptığımızın bir amaca hizmet etmesi, başkalarının sorunlarına çözüm olması şart. Çünkü “Başkası için yaşamayan bizden değildir.”***

* Gözler genellikle kapalıyken ya da herhangi bir objeye bakılarak konsantre olunduğu sırada bir takım şekillerin görülmesidir.
**(Bu kısım eserden doğrudan alınmıştır.) Zen ve Savaş Sanatları, Joe Hyams, Çev. Cem Şen, Yol Yayınları, İkinci Basım, 1995, S. 92-93
***Mehmet A. TEMAS’ a ait olan bir söz.

Kaynak: Zen ve Savaş Sanatları, Joe Hyams, Çev. Cem Şen, Yol Yayınları, İkinci Basım, 1995.


Nuri N. DOKUZOĞLU 23.03.2020 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum