Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Hiç Bitmeyecek "Dışsal Faktörler"

18 Kasım 2021 - 09:50

“Mutluluk dışsal koşullara bağlı değildir, içimizde ne hissettiğimizle ilgilidir.”

Dışarıda aramam, o hep benim içimde. Mutluluğa dair belki binlerce tanım, izah, görüş var. Vaktiniz bol ise açıp hepsinin arasından seçim yapabilirsiniz. Ama mutlu olur musunuz bilemem. Mutluluk üzerine tanımlar, açıklamalar okuyup da daim mutlu olanını görmedim.

Mutlu olmak zorunda mıyız? Neden olmayalım? Dışsal koşullar o kadar fazla ki mutsuz olmak için çok çaba harcamaya gerek yok. Mesele biraz da dünya üzerinde kendimizi konumlandırma şeklimizle bağlantılı. Mesnevi’de “Zahiren küçük âlemsin ama mânen en büyük âlemsin.” der. Bana göre dünyanın merkezinde ben varım. Çünkü bu gözle bakıyor, bu kulakla duyuyor, bu ellerle dokunuyorum. Ama aslında ben, merkez değilim. Onlar merkezi algılama vesilelerim. Merkez dediğimiz yerde her şey var. Ya da ben öyle algılıyorum. Çok bir önemi yok fakat merkeze nazaran ben aslında çok da bir şey değilim. Ateş olsam cürmüm kadar yer yakamam, belki kıvılcım bile çıkaramam. Bu açı “ben”i neden gereğinden fazla öne çıkarmamamız gerektiğini veriyor.

Mutlu olmak istemiyorsam düzinelerce gerekçem olabilir. Eğer beni dışsal faktörler yönlendiriyorsa, eşya ile aramdaki münasebette hâkim konumda değilsem hayatın akışında savrulmam zor olmayacaktır. “Güzel bakan, güzel görür.” klişesini biraz daha derinleştirmek gerek. Bu derinliğe ermek için de galiba biraz gayret lazım. Beni “ben”den çıkarmak ilk basamak olsun. Yani bir şuura ermek ama ortak bir şuurda buluşup başkaları ile zihnen ve fiilen birlikte hareket edebilmek kat edilmiş önemli bir yoldur.

Bir diğer mesele de “bir meselenin olması”. Bu mesele, kişinin kendisinden öte, kendisini aşan, başkaları için yaşaması meselesi. Bilinmeyen şeyler, tadılmayan duygular insana “kötü” gibi gelebilir. Fakat kendisinin dışında, yaşadığı şehrin, ülkenin dışında da bir hayat olduğunu idrak etmek için sürekli gezmeye gerek ve imkân yoktur. İnsanın olağanüstü güçleri de olmadığına göre, “kendinden ötesine meselesi olan insan” konumunda ve bunun ne demek olduğunun, başkası için yaşamanın dışarıdan gelen koşullardan etkilenmeyip “yolunu bulmanın” kıymeti ancak bu şekilde anlaşılacaktır. O seviye zaten “mutlu olmak – olmamak” açısından sıyrılmış, akışın götürdüğü yere gitme seviyesidir.

Başka bir konu ise “bir şey yapmak” ya da “sadece yapmak” başlığında değerlendirilebilir. Bir şey ya da bir şeyler yapmak başka şeylerin oluşmasına vesiledir. Yaptığımız işlerin, konuştuğumuz kelamların hepsi önem arz ediyor. Başkası için yaşamak ya da bir meselesi olmak gibi bir gündemi var mıydı bilmiyorum ama ünlü yazar Haruki Murakami, yazarlık serüvenini anlatırken aklında bir dönem hiç yazar olmak gibi bir düşüncesi olmadığından bahsediyor. Bireysel hayatında çeşitli zorluklar çekerek hayatta kalmaya çalışıyor ama her fırsatta kitap okuyor ve kitabın kıymetini çok iyi bildiğini aktarıyor. Bir gün beyzbol maçı izlerken bir anda aklına “Ben de iyi bir roman yazabilirim.” fikri düşüyor. Sonra işten arta kalan zamanlarında, fırsat buldukça yazıyor ve ilk romanını bitiriyor. Yazmaya başlayan her insan gibi romanını tam olarak beğenemiyor. Ardından romanını bir derginin "Yeni Yazarlar Ödülü" yarışmasına gönderiyor. İş, güç, hayat meşgalesi derken romanı dergiye gönderdiğini unutuyor. Bir sabah telefon çalıyor ve yarışmayı kazandığı söyleniyor. Sonra süreç değişiyor, romanı bir anda çok okunan ve satanlar arasına giriyor. Tercüme faaliyetleri başlıyor, yeni romanlar yazıyor ve geçimini yazdıklarından temin ederek iyi bir kazanç sağlıyor. Ve yazar, yazarken, bir şeyler aktarırken çok mutlu olduğunu söylüyor. Bir gücün, kendisini yazmada başarılı kıldığına inanıyor. Sebeplerin ne olduğu tartışılabilir belki ama yazar ömrü boyunca, vakit buldukça kitap okumuş ve kitabı önemli, değerli bularak, kendisine bir şeyler katarak okumuş ve bunu sürekli yapmış. Bunu kendisine adeta bir “kişisel proje” edinmiş. Amaç mutlu olmaksa yazar istediğini yapmış ve mutlu olmuş. Mutluluğun ötesinde ise bir kendini gerçekleştirmişlik var ve başka insanların da faydalanacağı birçok eser ortaya koymuş. Sonuçlar, sebepleri anlamada ciddi bir kriter olabiliyor. Mutlaka ki yazar da birçok hakikati belirli bir seviyeye ulaşınca idrak etmiştir.

Dışsal faktörler bizi tembelliğe itebilir. Nitekim Haruki Murakami’nin ömrünün ciddi bir bölümü geçim ve iaşesini temin etmekle ve borç ödemekle geçmiş. Netice ise malum. Becerilerin, yeteneklerin bir şekilde hayata geçirilebileceğine inanmak önemli. Bir de bunların birlikte gerçekleştirilebileceği çevreyi oluşturmak.

Nuri N. DOKUZOĞLU 13.05.2020 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum