Nuri N. Dokuzoğlu

Nuri N. Dokuzoğlu


Mincemeat Operasyonunun Gariban Kahramanı: William Martin

18 Kasım 2021 - 09:23

İkinci Dünya Savaşı esnasında İngilizlerin askerî zekâsını göreceğimiz operasyondur “Mincemeat Operasyonu.”. “Harp, hiledir” ama sadece hile değil, akıllıca bir hiledir.

Bilindiği üzere İngilizler, İkinci Dünya Savaş’ında Sicilya’yı Almanların elinden almak için uğraşırlar. Tabii Sicilya Almanlar tarafından muhafaza edilmektedir. Dolayısıyla makul olanın Alman kuvvetlerini Balkanlar'a çekmek olduğuna kanaat getirilir. Yapılacak operasyonun adı da Mincemeat Operasyonu'dur. Zekice bir istihbarat operasyonu olan bu olayda öncelikle halkın içinden, bilindiği kadarıyla hayatta bazı şansızlıklar yaşamış ve ölmüş, bizim tabirimizle gariban bir adamı seçerler. İsminin Glyndwr Michael olduğu rivayet edilir. Adamın cesedine sahte bir kimlik düzenlenir. Öyle ki adamın kimliğinin inandırıcı olması adına 1907’de Cardiff’te doğduğunu kanıtlamaları gerekmektedir. Nüfus kaydına yani Cardiff kayıtlarına adam o yıl doğmuş gibi kaydettirirler. Artık adamın ismi William Martin’dir ve Cardiff nüfusuna kayıtlıdır.

William’ın donanmada da bir rütbesi olacaktır ve binbaşı rütbesi düzenlenir. Sanki donanmada görevi varmış gibi kaydı tamamlanır. Adamın cesedi Binbaşı üniforması ile giydirilir, içine madeni ve kâğıt paralar konur. Yine inandırıcı olmak adına tiyatro biletidir, sözde Londra’da gidip geldiği bir kulübün giriş kartıdır vs adamın cebine koyulur. O kulübe de adamı kaydettirirler. William’ın bir de sevgilisi vardır. İsmi Pam. Ama bu sevgilisi aslında İngiliz istihbaratında bir ajandır. Pam’ın fotoğrafını da koyarlar onun cebine. Sözde Pam’ın William’a yazdığı iki mektubu da koymuşlardır. Çantasına da bazı resmî evraklar konacaktır. Bunların arasında Martin’in Londra’dan Kuzey Afrika’ya gönderilme emrini içeren belge ve bazı gizli belgeler vardır. Bu belgelerde İngilizlerin Sicilya’ya değil de Balkanlara saldırı düzenleyeceği bilgisi yer almaktadır.

Senaryoya göre William Martin uçakla Kuzey Afrika’ya gidecektir. Uçak, İspanya sahillerine yakın bir yerde denize düşer. Yine senaryoya göre William orada boğularak hayata veda etmiştir. Ceset, içi kuru buz dolu çelik bir kasanın içinde İngiliz denizaltısıyla İspanya’ya gönderilir. Denizaltı su yüzüne yaklaşınca ceset denize bırakılır. Rivayete göre denizaltı mürettebatının da durumdan haberi yoktur ve mürettebat, gizli bir meteoroloji cihazının denemesinin yapıldığını zannetmektedir.

Ceset, İspanyol balıkçılar tarafından bulunmuştur. Tabii Alman istihbaratı olayı hemen duymuş ve olay yerine gitmiştir. William’ın cesedini, üzerindekileri, çantadaki belgeleri incelerler ve belgelerin kopyalarını karargâha gönderirler. Ardından ceset İngilizlere teslim edilir. İngilizler çantanın açıldığını ve belgelerin görüldüğünü tespit etmişlerdir artık. William Martin’in adı, savaşta ölenler arasına eklenmiştir. Dönemin The Times gazetesinde de aynı liste, ölenlerin listesi yayınlanır.

Olayın neticesinde Almanlar birliklerinin büyük bir bölümünü Balkanlar’a kaydırmışlardır. Sonuç olarak beklenen saldırı gerçekleşmiş ve Sicilya savaşın kaderini değiştirecek ölçüde İngiliz hâkimiyetine geçmiştir.
***
Evet, hikâye bir savaş stratejisi hikâyesi. Ama her strateji hayatın birçok alanında benzer şekilde uygulamaya konabilir. Görünürde birçoğumuz bireysel manada bir savaşın içinde değiliz. Elimizde silah, etrafımızda asker, tank, tüfek yok. Ama hepimiz bir mücadele halindeyiz. Herkes, gerek bilerek gerek bilmeyerek bir şeylerin mücadelesini veriyor. Kimi karnını doyurmanın, kimi yolunu bulmanın, kimi terfi almanın, kimi daha iyi olmanın, kimi vatanın, kimi milletin, kimi vatan millet maskesiyle söğüşlemenin mücadelesini veriyor. Ama hepsinde istisnasız gerekli olan temel bir unsur var: Akıl. Her dönemde ve her mücadelede gerekli, çok gerekli, en gerekli unsur. Öyle ki hikâyeyi okurken bir yandan hikâyenin nasıl bir aklın ürünü olduğunu düşünmeden edemiyoruz. Peki, bu akıl o anda mı oluştu? Savaş ve benzeri zor durumlarda bazı şeyler normalden farklı gelişir, kabul, ama bu akıl bir anda oluşmuş ve o plan bir anda uygulamaya konmuş değil.

Bireysel manada akıllanma ve aklı artırma yeterli mi? Maalesef ki değil. Tabii hedef millet, devlet olarak büyümek, lider konumda olmaksa… O nedenle bu gibi hikâyeleri oluşturmak için ortak bir yüksek akla ihtiyaç var. Aklı artırmanın da yöntemleri var. Bu ve benzeri hikâyeleri okumak, örnek almak, stratejik bakmak, akıllı olanlarla bir araya gelmek vs. Derdi olan zaten bir şekilde yolunu bulur. Akmak lazım. Derin, sağlam, akıllıca akmak lazım. Hz. Pîr’in dediği gibi, “Satrancı öyle bir oyna ki yedi yüz yıl sonra mat diyebilesin.”

Kaynak: Mete Aksoy, Savaşçının Dokuz İlkesi

Nuri N. DOKUZOĞLU 23.12.2019 (Proje 99)

YORUMLAR

  • 0 Yorum